Çözüm süreci psikolojisi yeni bir Habur duvarına mı çarptı?
Yıl 2009. Türkiye, PKK ile ‘Oslo süreci’ denen süreci yürütürken o yılın 19 Ekiminde Abdullah Öcalan’ın talimatıyla 34 PKK’lı Habur sınır kapısından Silopi’ye geçti ve güvenlik güçlerine teslim oldu.
Onları karşılamaya sınıra onbinlerce kişi gitti. Bu arada teslim olanlarla ilgili adli işlemleri yapmak üzere bir nöbetçi mahkeme de sınır kapısına kadar gitmişti. İşte o mahkemenin oraya gitmesi, Türkiye’deki ‘çözüm süreci’ psikolojisinde ibrenin terse dönmesine neden oldu.
Bu basit sembolik olaya Türk tarafından yükselen tepki sürecin sonunu başlattı. Mahkemenin oraya gitmesine en çok tepki veren iki isim ise MHP lideri Devlet Bahçeli ve CHP lideri Deniz Baykal’dı.
Türkiye’de kimi konularda tarih çok hızlı yaşandığı için, gözümüzün önünde gerçekleşen olayların manasını tam olarak kavrayamadan başka bir gündem maddesine sıçrayabiliyoruz.
2009’daki Habur olayı, yaşandığı günlerde benim kişisel olarak pek önemsemediğim, esasa ilişkin bulmadığım bir sembolik olaydı. Ama işte kararlarını aklıyla değil duygularıyla vermeye yatkın bir Akdeniz ülkesinde yaşadığımızı unutmuştum ben de. Bu basit olay koskoca bir süreci çökerten önemli dönüm noktalarından birine dönüştü.
Bugün bile insanlar Oslo sürecinden çok Habur olayını hatırlıyor.
Peki, geride kalan haftasonunda yaşadığımız Barzani’nin korumaları mevzusu yeni dönemin Habur’u mudur?
Türkiye’de yaşayan çoğu Kürt için de efsanevi bir kişilik olan Mesut Barzani, aynı Habur sınır kapısından koca bir konvoyla geçip Silopi üzerinden hemen yakındaki Cizre’ye gitti.
Barzani’nin gelişi herhangi bir olay olmadığı için eminim günler öncesinden ince ayrıntısına kadar planlandı ve bu arada Barzani’nin koruma ekibi olan Peşmerge özel kuvvet askerleri ve onların silahlarına da izin verildi. İzin veren makam hem askeri hem sivil makam, nihayetinde de Şırnak Valiliği olmalı.
Ama Peşmerge’nin elinde otomatik tüfeklerle Cizre sokaklarında görüldüğüne dair video kayıtlar ve fotoğraflar daha anında tepkiye neden oldu.
Ne Barzani’nin gelişinin ne de o silahların Türkiye’nin yürütmekte olduğu son çözüm sürecinin esasıyla ilgisi var ama bugün itibarıyla bu süreç tam da bu sebeple en ciddi sarsıntılarından birini yaşıyor.
Sebep, 2009’la aynı: Türkiye’de yönetilmesi gereken sadece ‘Kürt psikolojisi’ yok, bir de ‘Türk psikolojisi’ var.
O ‘Türk psikolojisi’, geçenlerde Ertuğrul Özkök’ün 10Haber’de yazdığı rakamlara yansıdığı gibi bazı siyasi partileri derinden etkiliyor, partilerin kendi oy tabanlarıyla ilişkisini bozuyor. Bunu geçmişte yaşamış bir parti olarak Ak Parti’nin ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çözüm sürecine sanki........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein