Bütün ezberlerimizden kurtulmaya hazır mıyız? Tayyip Erdoğan da hazır mı?
Eğer ümitler gerçekleşir ve sahiden PKK kendini feshedip silahlarını da bırakırsa, yani Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan’ın sloganıyla sahiden “Terörsüz Türkiye”ye geçilecekse, buna insan sadece sevinebilir. Amasız, fakatsız…
Şöyle düşünün: Türkiye Cumhuriyeti 100 yaşını yeni devirdi, 101’e doğru gidiyor. PKK’nın başlangıcını ister 1974 olarak alın, ister Siverek’te Bucak aşiretine karşı düzenlediği büyük saldırının yapıldığı 1978 olarak alın, ister devlete karşı silahlı ayaklanmayı başlattığı 1984 Eruh ve Şemdinli baskınları olarak alın; bu örgüt çok uzun zamandır var. Kabaca Cumhuriyet tarihinin yarısı boyunca.
Az önce Türkiye İstatistik Kurumu’nun 31 Aralık 2024 itibarıyla açıkladığı nüfus rakamlarından hesap yaptım; ülkemiz nüfusu 85 milyon 664 bin 944 ama bu nüfusun neredeyse yüzde 80’i, yani 67 milyon 739 bin 998’i 55 yaşın altında. Yani 1970’den sonra doğmuş.
Ben 1964 doğumluyum, yani yüzde 20’lik azınlıktayım ama benim için bile PKK’nın olmadığı, ayrılıkçı terörün olmadığı zamanlar hayal meyal. O yüzden şunu rahatça söyleyebiliriz: Türkiye’de yaşayan insanların yüzde 80’i PKK terörünün olmadığı, PKK ile mücadele edilmediği bir dönemi hiç bilmiyor. Yüzde 80’imiz barışı, daha doğrusu savaşın olmadığı bir hayatı hiç yaşamadı.
Çok basit bir örnek vereyim: İçimizden kaç kişi herhangi bir AVM’ye güvenlik kontrolu olmadan girdiğini hatırlıyor? Şehirlerimizin dört bir yanındaki kameralardan kaçımız rahatsız olmayı aklımıza getiriyoruz? Polisin yolda durdurup GBT sorgulaması yapmasını yadırgayanımız var mı?
Devletimiz ve siyaset kurumumuz 1984’ten beri PKK ile mücadele adı altında bir sürü şey yaptı, bu mücadele zaman zaman vahim insan hakları ihlalleriyle, gündelik basit özgürlüklerimizden yaptığımız fedakârlıklarla yürütüldü.
Bugün, herhangi bir Batı ülkesinde hayal edilemeyecek seviyede bir güvenlik devletinin içinde yaşıyoruz ve az önce sorduğum sorularda olduğu gibi, bu durumu öyle içselleştirmiş durumdayız ki, yadırgamıyoruz bile.
Havaalanına giderken arabamızın yavaşlayıp bir polis kontrol noktasından geçtiğini, bırakın uçağa binmeyi terminal binasına girmek için bile sıkı bir güvenlik olduğunu düşünmüyoruz bile.
Ve tabii bu güvenlik devletinin gündelik tartışmalarımızdan hiç eksik olmayan siyasi/sosyal yansımaları var. Selahattin Demirtaş, Osman Kavala veya Ayşe Barım neden hapiste? O güvenlik devleti, onların hapiste olmasını kolaylaştırıyor, hukukun esnetilmesini........
© 10 Haber
