menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kıbrıs’ta konuşmuş olmak için değil, sonuç almak için konuşmak zamanı

12 1
03.07.2025

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres (sağda) ve Kıbrıs Özel Temsilcisi María Ángela Holguín Cuéllar. Kıbrıs’ta artık kavramlar değil gerçekler üzerinde sonuç alıcı konuşmak gerekiyor. Yeni çözüm önerileri masaya gelebilir. (Foto: BM)

Kıbrıs meselesi, onlarca yıldır kavramsal tuzaklara sıkışmış bir diplomasi başlığı olmaktan öteye gidemedi. Kıbrıs’ta “İki bölgeli, iki toplumlu federasyon”, “iki egemen devlet”, “konfederasyon” gibi kavramlar, çözümün kendisi değil, çözümsüzlüğün terminolojik kılıfları haline geldi. Bugün artık mesele “nasıl adlandırılacağı” değil, “neyin gerçekten işleyebileceği” meselesidir.
Bu bağlamda, 16–17 Temmuz 2025 tarihlerinde New York’ta düzenlenecek genişletilmiş gayri resmi 5 1 zirvesi, kavramlara değil, kurumlara dayalı, işlevsel bir ortak yaşam mimarisine geçişin ilk adımı olabilir. Ama bu, yalnızca gerçekçi, karşılıklı kabul edilebilir ve dengeli bir yapı kurgusuyla mümkün olacaktır.
14 Temmuz günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Kıbrıs’taki durumu görüşmek üzere olağan altı aylık istişare toplantısını yapacak. Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın kapalı oturumda bilgi vermesi bekleniyor. Bu toplantıda Kıbrıs sorunundaki güncel gelişmeler ele alınacak ve BM’nin Kıbrıs’taki barış ve çözüm çabaları değerlendirilecek.

Özellikle, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in himayesinde Mart 2025’te Cenevre’de düzenlenen gayriresmi Kıbrıs toplantıları sonrası, taraflar arasında resmi müzakere sürecine geçiş için genel sekreterin Kıbrıs özel temsilcisi María Ángela Holguín Cuéllar ortak zemin arayışları sürüyor. Önümüzdeki günlerde adadaki iki tarafla da Temmuz buluşması öncesi bir kez daha temaslarda bulunacak. Ancak şu ana kadar görüş ayrılıkları devam ediyor ve resmi müzakerelerin başlaması önünde engeller bulunuyor.
Kıbrıs’ta federal çözüm modeli defalarca masaya yatırıldı, Crans-Montana’da fiilen gömüldü. “İki devletli çözüm” önerisi ise Türk tarafınca benimsense de uluslararası camiada siyasi karşılık bulmadı. Bugün geldiğimiz noktada bu iki modelden biri dayatılarak değil, tarafların birlikte yaşayabileceği işlevsel bir ortaklık zemini aranarak ilerlenebilir.

Bu yeni arayışın temelinde egemenliklerin korunması, ortaklık alanlarının sınırlanması, siyasi eşitliğin kurumsallaştırılması ve güvenliğin somut biçimde teminat altına alınması........

© yetkinreport.com