Seçim sonrasında Alman iç politikası
Alman seçimleri ülkedeki doğu-batı bölünmüşlüğünün siyasi ve kültürel olarak devam ettiğini hem de merkez partilerden kaçışı gösterdi. Merz (sağda) seçimlerden önce Scholz ile TV tartışması sırasında görülüyor.
Almanya’daki 23 Şubat seçimlerinin sonuçları matematik ve teknik yanıyla pek şaşırtıcı olmadı. Alman kamuoyu araştırmalarında yaklaşık olarak öngördüğü gibi, Hristiyan Demokrat CDU/CSU Birlik Partileri 208 milletvekiliyle birinci, Almanya İçin Alternatif AfD 151 milletvekiliyle ikinci, Sosyal Demokrat SPD 120 milletvekiliyle üçüncü ve Yeşiller 87 milletvekiliyle dördüncü sıraya yerleşti. Radikal sol Die Linke ise 63 milletvekiliyle beşinci sırada yerini alırken, bu partiden kopmuş ve Doğu Almanya’nın eyalet seçimlerinde başarı göstermiş olan Sahra Wagenknecht İttifakı BSW ile Liberal eğilimli FDP yüzde 5 barajını geçemedikleri için meclis dışında kaldılar.
Bu dağılım politik partiler arasındaki güç dengeleri üzerindeki etkisini hızla göstermeye başladı, ülke içerisindeki iki büyük toplumsal kırılma ise iyice su yüzüne çıktı. Buna paralel olarak da politik partilerin kadroları arasında hızlı bir değişim yaşanmaya başladı.
Ortaya çıkan ve artık gizlenemez durumdaki katı gerçek şu: Almanya politik ve demografik olarak bölünmüş durumda. Eski Batı Almanya’nın politik yönelişleri, algısı ve istekleriyle, eski Doğu Almanya’nın politik yöneliş, algı ve istekleri örtüşmüyor. Batıda Hristiyan Demokrat CDU ve CSU birinci parti konumunda. SPD ise AfD ile neredeyse eşit düzeyde ikinciliği paylaşıyor. Doğu Almanya’da ise Hristiyan Demokrat CDU radikal sağ parti AfD’nin epey gerisinde yer alıyor. SPD ve Yeşiller ise, yine Doğu Almanya’da epey küçülmüş durumdalar.
İki Almanya’nın birleşmesinden yıllarca sonra ortaya çıkan bu manzara ülkedeki büyük bir sorunun varlığını simgeliyor. Almanya neredeyse ruh, düşünce ve kültür dünyaları birbirinden farklı iki toplum arasında bölünmüş gibi. Bu durum sadece Almanya’nın toplumsal istikrarını değil tehdit etmekle kalmıyor. AB ve Türkiye gibi ülkeler açısından da riskli bir duruma işaret ediyor.
Bu seçimlerin ortaya çıkardığı dikkat çekici bir gelişme ise 18-24 yaş arası gençlerin tercihlerinde ortaya çıkıyor. Ülke genelinde gençler birinci sıradaki radikal sol Linke, ikinci sırada ise radikal sağ AfD’ye oy vermişler. Bu sonuç genç Almanların yerleşik ve geleneksel partilerden uzaklaştığını gösteriyor.
Politik partiler ise Almanya’nın yakın tarihinde görülmemiş ölçüde hareketli.
Uzun bir bekleyiş ve mücadeleden sonra parti başkanlığına gelmeyi başaran CDU Başkanı Friedrich Merz kendisini kanıtlamış oldu. Hükümet kurmak ve Başbakan olmak artık onun hakkı. Merz’in bir başka kazancı ise uzun yıllardır rekabet içinde bulunduğu Angela Merkel’in parti üzerindeki vesayetinden kurtulmuş olmasıdır. Friedrich........
© yetkinreport.com
