ABD-Çin gerilimi ve Türkiye’nin zor tercihi
ABD ve Çin arasında tırmanan gerilim diğer ülkeler gibi Türkiye’nin de önüne zor bir tercih çıkarıyor: kurallar mı, jeopolitik mi? (Şekil: iStock)
ABD ile Çin arasındaki artan jeopolitik ve ekonomik gerilim, Soğuk Savaş sonrası kurulan Atlantik merkezli düzenin artık sürdürülemez hale geldiğini gösteriyor. Trump döneminde başlatılan “ticaret savaşları”, Biden yönetiminde daha sofistike ama aynı derecede agresif bir “stratejik rekabet” politikasına evrildi. Bu, sadece gümrük tarifeleri ve teknoloji transferleriyle sınırlı bir çekişme değil; küresel liderliğin, değerler sisteminin ve kurumsal yapının yeniden şekillenme sürecidir.
Çin hükümetinin son dönemde yayımladığı kapsamlı politika belgelerinde — ki bu belgeler Batı’nın tek taraflı ve tahakkümcü yaklaşımlarına karşı bir duruş manifestosu niteliğindedir — Pekin’in artık sadece oyun kurallarına uyan değil, o kuralları yeniden yazmak isteyen bir aktör haline geldiğini açıkça görüyoruz. Çin’in “kazan-kazan”, “çok taraflılık” ve “karşılıklı saygı” gibi kavramlara yaptığı vurgu, bir diplomatik koz olduğu kadar, yeni bir dünya düzenine çağrıdır.
Bu ikili mücadele, yalnızca Washington ve Pekin arasında yaşanan bir satranç değil. Türkiye gibi stratejik konumda bulunan hem NATO üyesi hem de Asya altyapı projelerine entegre olmaya çalışan ülkeler için çok katmanlı bir baskı unsuru yaratıyor.
ABD, “ya bizimlesin ya da karşımızda” yaklaşımıyla, müttefiklerinden açık bir hizalanma talep ediyor. Bu talebin diplomatik nezaketle ya da stratejik ortaklık kisvesi altında sunulması, özündeki zorlamayı gizlemiyor. Eğer Türkiye bir gün açıkça bu ikilemle karşı karşıya bırakılırsa — ve bu ihtimal, Trump’ın tekrar seçilmesiyle ciddi şekilde arttı —........
© yetkinreport.com
