Gerçek Ermenistan neresi? Eski sorulara yeni cevaplar
Ermenistan Başbakanı Paşinyan: “soykırım” kabulü artık dış politika önceliği değil. Türkiye ve Azerbaycan’dan toprak talebi hayaline son.
Türkiye’den bir grup gazeteciyle yaptığımız kısa Ermenistan ziyaretinde (*) bize Başbakan Nikol Paşinyan’la uzunca bir röportaj yapma, ülke yöneticileriyle konuşma fırsatı verdi.
Paşinyan’ın siyasetini “Büyük ‘abiniz’ yoksa mahallenizdekilerle barış yapmak en iyisidir” diye özetlemek mümkün.
Mahalleyle barış yapmanın ilk adımı Azerbaycan’la iki ülkenin toprak bütünlüğünü, sınırlarını tanıyan bir barış anlaşmasının imzalanması ise, ikincisi de Türkiye ile yıllardır kapalı olan kara sınırlarının açılması.
Ermenistan ikinciyi birincinin önüne koyup sonuç almanın Azerbaycan yönetimini zorlayacağını biliyor. “Biz sınırı hemen açmaya hazırız” mesajını da en uygun yerde vermek istiyor.
Türkiye’den gazetecileri Ağrı dağının haşmetli silüetine bakan Margara sınır kapısına götürmek bunun için ideal.
Ancak gazeteciliğin kaderidir.
Biz bilgisayarlarının başına oturmuş, Türkiye tarafındaki Alican sınır kapısından gelmeyen ziyaretçileri bekleyen Ermeni sınır muhafızlarını izlerken arka planda asıl haber kotarılıyormuş.
Erivan’dan sabaha karşı ayrılıp İstanbul’a indiğimizde bizi AA geçtiği son dakika haberi karşıladı.
Ermenistan’la Azerbaycan arasındaki “Barış ve Devletlerarası İlişkilerin Tesisine Dair Anlaşma” metninde Azerilerin ısrarcı olduğu iki madde üzerinde de uzlaşı sağlanmış, taslak tamamlanmıştı.
Gerçi Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, “Ermenistan anayasasında Azerbaycan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğüne yönelik iddiaları ortadan kaldıracak bir değişikliğin, müzakere edilen metnin imzalanmasına olanak tanıyan ön koşul olduğunu” belirtmeyi sürdüyor.
Aslında Paşinyan’ın bu soruna verdiği bir yanıt da var.
Ama o bir başka yazının konusu olsun, biz bu noktaya nasıl gelindiğine bakalım.
Bizler değişmez bir kanaatle büyütüldük: “Ermenilerin toprağımızda gözü var, bizden toprak istiyorlar.”
Bu kanaatin temelini sorgulayanlara hemen, Ermenistan Anayasası’nın girişindeki “Bağımsızlık Bildirgesi”ne gönderme ve o Bildirge’de yeralan “Ermenistan Cumhuriyeti, Osmanlı Türkiyesi ve Batı Ermenistan’da yaşanan 1915 Soykırımının uluslararası alanda tanınmasını sağlama görevini destekler” diyen 11. Madde ile 1989 tarihli “Ermenistan SSC ile Dağlık Karabağ Bölgesinin Yeniden Birleşmesi” kararı gösterilirdi.
“Batı Ermenistan”ın nerelere uzandığını görmek içinse ASALA’dan Daşnak Partisine ilhakçı-milliyetçi hareketlerin ürettiği her boy ve renkten haritaya bakmak yeterliydi.(**)
Tabii “toprak talebi”ne meşruiyet kazandırma arayışıyla koşut giden bir başka siyaset de 1915’in “soykırım” olarak nitelenmesi için yürütülen uluslararası kampanyaydı.
Bunun sonucu, Türkiye’de siyasetçiler ve haberciler her yıl Mart ayından başlayarak “acaba hangi ülke 24 Nisan açıklamasında ‘G-word’ (Genocide) diyecek” nöbetine girer, Türkiye ile arayı bozmak istemeyen ülkelerin “Medz Yeğern” (Büyük Felaket) demesiyle teselli bulurlardı.
Şimdi onyıllardır süren bu alışkanlıkları değiştirecek durumlarla ve........
© yetkinreport.com
