menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hem yerel hem küresel çıkar çatışmaları: ABD’de neler oluyor?

19 0
11.06.2025

ABD Başkanı Trump göçmen politikasının günlerdir protesto edildiği Los Angeles sokaklarına asker çıkardı. Trump-Musk kavgası ve Çin ile küresel rekabet sürerken ABD tarihte (darbe olmaksızın) en hızlı otoriterleşmeye sayne oluyor. (Foto: Tayfun Coşkuner/AA)

Siyaset bilimci Stephen Walt geçtiğimiz ay TÜSİAD Küresel Siyaset Forumu için yaptığımız bir söyleşide “olan bitenin neresinden anlatmaya başlayacağını” bilemediğini söylemişti. Gerçekten inanılmaz günlerden geçiyoruz. Mesleği dünyada ne olduğunu anlamak olan uzmanların bile zihnini felce uğratan yoğunlukta gelişmeler yaşanıyor.
Ama bir şeyi kesin biliyoruz: Donald Trump liderliğindeki Amerika, bir yeniden inşa sürecinden geçiyor. Bu yeniden inşanın sonuçlarının ne olacağını bugünden kestirmek kolay değil. Ancak bunun küresel önemi çok büyük. Dünyanın herhangi bir ülkesinde bile gerçekleştiğinde tüm dengeleri sarsabilecek gelişmelerin, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan küresel düzenin ana aktöründe gerçekleşiyor olması çok daha büyük bir anlam taşıyor.
ABD hâlâ dünyanın en büyük askeri gücü; dolar, dünya ticaretinin temel para birimi; ve küresel siyasetin temel kurumlarının işleyişinde kilit bir aktör. Ancak bu aktör bugün mevcut bütün parametreleri alt üst eden bir belirsizlikle ilerliyor. Küresel düzeyde Avrupa güvenliğinden çekiliyor, otoriter liderlerle pazarlıklarını derinleştiriyor, küresel kurumlara olan bağlılığını sorguluyor.

ABD’de bugün yaşanan en sert mücadele, devlet kurumlarının ötesinde sermaye blokları ve ideolojik projeler arasında şekilleniyor. Bir yanda Trump’ın temsil ettiği, fosil enerjiye, ağır sanayiye ve iç pazar milliyetçiliğine dayalı sermaye blokları; diğer yanda Musk’ın temsil ettiği, yeşil teknolojiye, dijital altyapıya ve küresel tedarik zincirlerine bağımlı küreselleşmiş teknoloji sermayesi.
Bu iç mücadeleyi anlamak, sadece Amerikan iç siyasetinin değil, küresel kapitalizmin geleceği açısından da kritik.
Son dönemde gündemden düşmeyen Trump-Musk kavgası da bu krizin kristalize olmuş hâli. Yüzeyde kişisel hakaretler, polemikler ve kurumların araçsallaştırıldığı bir hesaplaşma gibi görünen bu çatışma, aslında derin bir hegemonik dönüşüm sürecinin içsel gerilimlerini yansıtıyor.
Çatışmanın fitilini, Trump’ın Senato’ya sunduğu yasa paketinde elektrikli araçlara ve temiz enerjiye yönelik teşviklerin sert biçimde kesilmesi ateşledi. Musk, bu kesintilerin yalnızca kendi şirketlerini değil, ABD ekonomisinin teknolojik dönüşümünü de tehdit ettiğini savunarak yasa paketine karşı açıkça pozisyon aldı. Bu hamle, Trump-Musk ittifakında biriken gerilimin açık bir kırılma anına dönüşmesini sağladı.

Trumpizm, günümüz Amerikan kapitalizmininin hegemonik yeniden yapılanma sürecinin çelişkili geçiş ideolojisi.
2008 küresel ekonomik krizinden bu yana mevcut düzen ciddi bir çözülme sürecinde. Bu çözülme süreci, toplumsal eşitsizliklerin derinleşmesi, küresel tedarik zincirlerinin kırılganlaşması, orta sınıfların maddi güvencelerinin aşınması gibi çok boyutlu dinamiklerle şekilleniyor.
Quinn Slobodian’ın ifadesiyle içinde yaşadığımız dönem bir “zombi neoliberalizm” çağı: neoliberalizmin toplumsal meşruiyeti büyük ölçüde erozyona uğramış durumda; buna rağmen onun teknik aygıtları ve yönetişim biçimleri (IMF politikalarından yatırım tahkim mahkemelerine, Dünya Ticaret Örgütü rejimlerine kadar) hâlen küresel kapitalizmin iskeletini oluşturmayı sürdürüyor.

Bu cansız yapının içinde Trumpçılık (ve benzerleri), popülist ve kültürel-milliyetçi bir söylem geliştirerek bu çözülmüş düzenin geçici dengesini sağlamaya çalışıyor. Nancy Fraser’in tarif ettiği gibi , Trumpçı popülizm halkın taleplerini sınıfsal değil, kültürel ve milliyetçi kodlarla biçimlendiriyor; böylece eşitsizlikleri sistemik sorgulamanın önünü kesip, neoliberal hegemonyanın ölü ama gömülemeyen doğasının yarattığı meşruiyet boşluğunu doldurmaya çalışıyor.
Tam da bu yüzden Trumpizmin ideolojik yapısı baştan çelişkili. Bir yandan popülist bir anti-elit söylemle halk mobilize ediliyor; diğer yandan ise hareketin temel destekçileri, fosil enerji, inşaat ve finans gibi mevcut sermaye düzeninin en yerleşik ve ayrıcalıklı grupları. Bunun yanında milliyetçi bir kapanma savunulurken, aynı anda küreselleşmiş teknoloji sermayesinin desteğine de ihtiyaç duyuluyor.
Bu nedenle Trumpçılık, hem içinden doğduğu düzenle hem de temsil etmeye çalıştığı seçmen koalisyonuyla ve farklı sermaye gruplarıyla sürekli bir gerilim içinde. Bu gerilim zaman zaman çıkarların geçici olarak örtüşmesiyle dengeleniyor, ama her seferinde yeniden açığa çıkıyor ve hareketin sınırlarını da belirliyor.

Nitekim Trump ile Musk arasındaki ittifak, ideolojik bir yakınlıktan değil, doğrudan çıkar temelli, pragmatik........

© yetkinreport.com