menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şehit Aileleri, Acılar ve Siyasetin Barış Manevraları

17 6
14.09.2025

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu/ Foto: TBMM

“Terörsüz Türkiye” süreci ile tarihi bir dönüm noktasındayız. Silahların susması, toplumun büyük bir kesimi için yıllardır beklenen bir umut. Ancak bu umut, herkes için aynı coşkuyu taşımıyor. Çünkü barış sadece siyasetçileri değil, aynı zamanda bu çatışmanın bedelini yıllardır ödeyen, evlatlarını kaybeden, hayatları geri dönülmez şekilde değişen binlerce aileyi de doğrudan ilgilendiriyor. Bu kesimler için Terörsüz Türkiye süreci yalnızca politik bir karar değil; kaybedilenlerin anlamını yeniden tanımlama ve belki de hayatlarının en acı travmasıyla yüzleşme sürecidir. Bu nedenle, barışın psikolojik ve toplumsal boyutu en az askeri boyutu kadar önemlidir.

Çatışma yaşayan her toplumda milliyetçi veya vatansever mobilizasyon, iktidarların ve siyasi aktörlerin en güçlü araçlarından biri olagelmiştir. “Düşman” ve “biz” gibi keskin ayrımlar, medya, eğitim sistemi, anma törenleri ve sembolik söylemlerle sürekli yeniden üretilerek kolektif hafızanın derinlerine işler. Bu dinamik yalnızca askerî ve siyasi stratejileri değil, toplumun duygusal omurgasını da şekillendirir. Zamanla “ulusal savunma” veya “hain tehdit” gibi söylemler, barış ihtimallerini siyaseten tabu hâline getirebilir ve müzakere fikrinin kendisini bile meşruiyet krizine sokabilir.

Ancak çatışmanın sürdürülemez hâle geldiği veya toplumsal maliyetin yükseldiği dönemlerde, aynı siyasi aktörlerin ve toplumların “asla müzakere edilmez” çizgisinden “çözüm” ve “barış” dili kullanmaya evrilmesi mümkündür. Bu dönüşüm, özellikle silahları susturmanın aciliyeti ve bazen de siyasi öncelikler nedeniyle, bir yandan barış için cesur bir adım, öte yandan uzun yıllar süren fedakârlıkların ve anlatıların toplumun genelinde sorgulanması anlamına gelir. İşte bu nedenle, ulusalcı mobilizasyondan barış masasına geçiş yalnızca teknik değil, psikolojik ve toplumsal bir uyum........

© yetkinreport.com