Bir Yaz Sabahı Kahvaltısı
Bir rüzgâr yanağımı okşadı, geçti. Güneş saçlarımdan öptü, gözlerimi kapattım. Kuşlar havalandı yüreğimden yüreğine. Islatmayan yağmurlar yağdı üstümüze.
Çay demini alıyordu. Ekmekler henüz dilimlenmemişti. Kuşlar eşsiz bir senfoninin tam ortasındaydılar. Az önce yanağımı okşayan rüzgâr bahçedeki ağaçlarla şakalaşıyor, gökte bulutlar tembel tembel uzaklaşıyordu.
Yaz geç de olsa gelmişti. Geceler biraz serinceydi lakin. Ama yıldızlar yine oradaydılar, yine ışıl ışıldılar, yine bize göz kırpıyorlardı. Sokak lambalarından dökülen ışıkların altında dans ediyordu gece sinekleri.
Kapı önü muhabbetleri, sundurma altı oturmaları, bahçeyi tanıma ve tanıtma gezintileri sıklaşmıştı. Sahil yolundaki kalabalık, kumsaldaki yoğunluk, okulların tatil olması, şehrin gürültüsünden kaçanlar…
Biraz kulak kabartınca kıyıya şalap şalap vuran dalda seslerini duyabilmek mümkündü. Keskin bir burnunuz varsa, almakta olduğunuz kokunun iyot kokusu olduğundan emin olabilirdiniz.
Hafif hafif fokurdayan demliğin sesi olmasa, perdeleri uçuşturan rüzgâr olmasa, gelip geçen insan kalabalıklarının telaşesi olmasa, bahçedeki sulamanın çıkardığı sesler olmasa, bu bendeki aşk olmasa, şu sendeki güzellik olmasa,........
© Yeşilgiresun
