menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Akbelen: Direniş bir şenliktir

7 0
22.07.2024

“Sermayenin obur ve hantal devi dünyamızı yiyor.”

Düşünün bir dağ köyünde, ormanın içinde ve zeytin ağaçlarının yanı başında yapayalnız ve kendi ekolojik dengelerine göre yaşayan köy halklarının üzerine, bazen enerji sermayesi, bazen madenci sermayesi, bazen turizmci sermayesiyle tiksindirici bir Leviathan gibi, mehter takımını da önüne katmış; ağacınıza, toprağınıza, suyunuza ve havanıza saldırıyorlar.

İki ileri bir geri, ama sürekli arsız ve sırnaşık bir saldırı. Kötülüğün inanılmaz açlığı ve iştahı ile ne anlamı olacağını bilmesine gerek bile olmayan paraları kazanmak için, dünyanın her yerinde ve Akbelen’de cümle mazlum halkaların üzerine saldırıyor.

Mazlumlar kan-ter ve gözyaşıyla ve dirençlerinin bütün saflığıyla bu saldırıya göğüs germeye çalışıyor. Taraflar her bakımından o kadar adaletsiz, o kadar oransız ve haklı olmak bakımından birbirinden o kadar uzak ki: Bir taraf bütün haklara sahip ve bu erki elinde bulunduranlarca umursanmıyor. Diğer taraf yani sermaye ve iktidar, tam olarak haksız ama sermayenin ve devlet zorunun bütün güçlerini elinde bulunduruyor.

Ve mücadele bu koşullarda sürüyor.

Fotoğraf: Aydan Çelik.

Akbelen şenliğinde görülen tam olarak şuydu: Bir iktidar, kendisini destekleyen “Beşli Çete” için kendi halkına, kendi köylüsüne, kendi toprağına ve ormanına var gücüyle ve güçler arasındaki büyük orantısızlığa rağmen saldırıyor. Ormanını/ zeytinini/ toprağını/ suyunu/ havasını savunan köylülerden avukatına/ okumuş yazmış ama ekolojiye değer veren bütün insanlarına kadar topluca “mazlumlar” dersek, onlar da kendi çevreleriyle toprakları ve ağaçlarıyla birlikte canlarını savunuyorlar.

Bu direnişin ete-kemiğe bürünmüş halini Akbelen’de tam olarak ve net olarak görüyorsunuz. Gözyaşları, bazen adaletsizliğin ve insafsızlığın ölçüsüzlüğü insanın ciğerini deldiği için, bazen polisin ve jandarmanın sıktığı zehirli gazlardan ötürü bu kan-ter içindeki mücadeleye karışıyor.

İnsan kendi gözleriyle görmese, inanmakta güçlük çeker: Bir iktidar, kendi ormanına, kendi doğasına/ taşına-toprağına ve insanına bu kadar mı düşmanca davranabilir? Bu kadar mı kötülük edebilir? Bu kadar mı haksızlığı bir araya toplayabilir? Ama bu yörenin insanı, belki bütün Türkiye’nin insanı, bu kötülüğe uğramış. Kötülüğün uçsuz-bucaksız insafsızlığını görmüşler. Kötülüğün; bu devlet kadar büyüklüğüne karşı küçücük de olsa kendi sinelerini siper edebilecek cesareti ve yiğitliği de kadın-erkek, yaşlı-genç, hepsi gösterebilmişler.

Fotoğraf: Aydan Çelik.

Ve anlamışlar: Para nedir? İktidar nedir? Arsız saldırganlık nedir? Ne pahasına olursa olsun talan etmek, kesmek, zehir sıkmak, silah göstermek, sakatlamak nedir?

Ve korkmamak nedir? Direnmek nedir? Dayanışarak nasıl çoğalabilir insan?

Artık bunları biliyorlar.

Köydeki bütün kadınların yüzünden ve sesinden, o korkusuzluğa erişmiş özgüvenin gücünü okuyabiliyorsunuz. Ap-aşikar meydan okuyorlar…

Datça’dan doğa ile insan ile direnişin gerekliliği ile ilgilenen pek çok farklı insan, irili-ufaklı örgütlenme bir otobüs tutmuş, Akbelen köyüne, bu görkemli direnişin üçüncü yılındaki gençliğini ve diriliğini kutlamaya gidiyoruz.

Yoldan bazı duraklarda yeni insanlar katılıyor, Akbelen’e........

© Yeşil Gazete


Get it on Google Play