Yapısal reformlar yerine yanıltıcı denge arayışı
Haziran 2023’te Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine getirilen Mehmet Şimşek, Türkiye ekonomisinin kronikleşmiş sorunlarını çözmek, yatırımcı güvenini yeniden kazanmak ve enflasyonu kalıcı olarak düşürmek amacıyla yeniden sahneye çıktı. Ancak aradan geçen yaklaşık iki yıllık süreç, umut edilen yapısal dönüşümden çok, kısa vadeli pansuman tedbirler ve piyasa ile çelişen stratejilerle şekillendi. Ortaya çıkan tablo, ekonomi politikasında bir yön kaybı ve “rasyonel zemine dönüş” iddiasının büyük ölçüde retorikte kaldığını gösteriyor.
1. Enflasyonla mücadelede geç ve yetersiz adımlar
Şimşek göreve geldiğinde kamuoyuna “enflasyonu kontrol altına alma” sözü verdi. Ancak uygulanan politikalar, enflasyonun yapısal nedenlerine değil, yüzeysel sonuçlarına odaklandı. TCMB’nin faiz artışları ilk başta yavaş ve etkisiz oldu. 2023 sonunda enflasyon e’e ulaşırken, 2024 ortasında p’e dayandı. Faiz artırımlarındaki gecikme, piyasada “kararsızlık” algısı yarattı ve döviz kurlarındaki beklenti bozulmasına neden oldu.
Üstelik bu faiz artışları, kredi mekanizmasını kilitlerken, yatırım ve tüketimi baskı altına aldı. Talep daraldı ama maliyet yönlü enflasyon hız kesmedi. Gıda, kira ve enerji gibi temel kalemlerdeki artışlar, hanehalkı üzerinde ezici bir baskı yarattı. Gerçek anlamda bir dezenflasyon programı yerine, sadece kısa vadeli para politikası sıkılaştırmasıyla yetinildi.
2. KDV ve dolaylı vergilerle dar gelirliyi ezmek
Şimşek döneminde bütçe açığını kapatma hedefiyle birçok kalemde KDV ve ÖTV artışları yapıldı. Ancak bu vergi artışlarının........
© Yeniçağ
