Kısa vadeli sükûnet uzun vadeli belirsizlik
2025 yılı Nisan ayında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), politika faizini 350 baz puan artırarak F seviyesine yükseltti. Bu hamle, hem enflasyonla mücadele kapsamında hem de döviz rezervlerini koruma amacıyla alınan zorunlu bir karar olarak değerlendiriliyor. Ancak bu faiz artışının yalnızca para politikası değil, aynı zamanda reel ekonomi, yatırım ortamı ve toplumsal refah açısından çok boyutlu etkileri bulunuyor. Bunları ele alırsak;
1. Finansal Piyasaların İlk Tepkisi
Faiz artışı sonrası döviz kurlarında kısa vadeli bir geri çekilme yaşandı. Türk Lirası, özellikle dolar karşısında belirli bir değer kazancı sağladı. Bu durum, carry trade gibi kısa vadeli sermaye hareketlerini Türkiye’ye çekerek, döviz talebini geçici olarak azalttı. Yabancı yatırımcılar, yüksek getiri beklentisiyle kısa vadeli Türk varlıklarına yönelirken, Borsa İstanbul’da sınırlı da olsa pozitif hareketler gözlemlendi.
Ancak bu tepkiler büyük ölçüde geçici ve spekülatif karakter taşıyor. Sürdürülebilir yabancı sermaye girişi, yalnızca yüksek faizle değil; hukuk güvenliği, öngörülebilirlik ve makroekonomik istikrarla mümkün olacaktır.
2. Mevduat Faizlerinde Sert Yükseliş
Bankacılık sektörü, TL cinsinden mevduat toplamak için P’nin üzerinde brüt faiz oranları sunmaya başladı. Özellikle 1 ila 3 ay vadeli yüksek montanlı mevduatlarda bu oranlar hızla yaygınlaştı. Bu durum kısa vadede TL’ye olan ilgiyi artırsa da, ekonomide “faiz baskılı denge” adı verilen kırılgan bir yapı oluşturuyor.
Yüksek faiz,........
© Yeniçağ
