menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Faizle Gelen Duraklama Kaçınılmaz Çöküşün Ertelenmesi mi?

45 1
saturday

Gitti mi bizim çektiğimiz 2 senenin çilesi boşa. Gitti mi bizim vergiler boşa. 4 defa ödenen ÖTV, onca salınan vergi ve boşa atılan rezervler… Şimşek’in devir aldığı rakam, faiz düşüşü değil resmen yükseliş eğiliminde.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini 350 baz puan artırarak F seviyesine çekmesi, ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadele konusunda kararlılığını ortaya koyan son derece sert bir adımdır. Ancak bu hamle sadece bir parasal sıkılaşma uygulaması değil, aynı zamanda ekonomide bir fren etkisi, hatta yapısal kırılmaların habercisi olabilir.

Faiz Artışı Neyi Amaçlıyor?

Merkez Bankası’nın gerekçesi net: Yüksek enflasyon ortamında talebi baskılamak, fiyatlar genel düzeyini dengelemek ve kur üzerindeki baskıyı azaltmak. Bu yönüyle bakıldığında faiz artışı, klasik iktisat kurallarına uygun bir anti-enflasyonist politika adımıdır. Ancak Türkiye gibi üretim yapısı ithalata dayalı, iç tasarruf oranı düşük ve döviz bağımlılığı yüksek bir ülkede bu tür adımların etkileri çok daha geniş yankı bulur.

Rezerv Gerçeği: Sert Kararın Arka Planı

350 baz puanlık faiz artışı, aynı zamanda TCMB rezervlerinin kritik seviyelere geldiğinin bir başka göstergesi olarak da yorumlanabilir. Swap hariç net rezervlerin uzun süredir negatif seyretmesi ve piyasaya döviz satışıyla yapılan müdahalelerin etkisiz kalması, Merkez Bankası’na TL’yi daha cazip hale getirecek ve sermaye girişini teşvik edecek daha sert adımlar atmaya zorladı. Ancak bu faiz artışı kısa vadede döviz talebini baskılasa da uzun vadeli........

© Yeniçağ