Emine Hanım’ın gözyaşları
Devlet Bahçeli’nin, bebek katili Abdullah Öcalan’ı Meclis’e çağırdığı açıklamasının ardından başlayan açılım, nihayetinde Cumhurbaşkanı’nın DEM Parti’nin Cumhur İttifakı’na katılımını ilan etmesiyle yeni bir aşamaya taşındı. Bu gelişmeyle fiili "triumvirlik*" dönemi başlamış oldu.
Açılımın yol haritasını sadece onlar biliyor ve hükümet, sürecin selametini gerekçe göstererek tüm bu gelişmeleri kamuoyundan gizli yürütüyor. Biz ise bu süreci, terör örgütü ve onun siyasi uzantılarının zaman zaman yaptığı açıklamaların “mostraları” sayesinde öğreniyoruz.
Şimdi medyada yer alan bu açıklamalardan bazılarına bakalım:
Silahların gömüldüğü gün konuşan DEM Partili Leyla Zana, “Kürtlere yüzyıl boyunca zulüm yapıldı, yüz yıldır direniyoruz. Ne biz onları yendik ne de onlar bizi yendi.” sözleriyle, hilafetin kaldırılması ve laikliğin ilan edilmesiyle başlayıp Kürtçülükle devam eden 1925 isyanına işaret etti.
Ruşen Çakır’ın programına katılan DEM Partili Cengiz Çandar ise, “TC elini çabuk tutmazsa bir Kürt-İsrail ittifakı doğabilir. Ve sıra İran’dan sonra TC’ye gelebilir. Türkiye’nin en büyük şansı, Öcalan’ın İsrail karşıtı olmasıdır.” sözleriyle, somut bir gerekçeye dayanmayan bu ifadeyle Türkiye’yi dolaylı şekilde tehdit etti.
Keleş kebabının başrol oyuncusu Bese Hozat; “Bu tarihi girişimin başarıya ulaşması için ciddi hukuksal reformlara, yasal ve anayasal düzenlemelere ihtiyaç var.” diyerek taleplerini sıraladı. Ardından, PKK’nın sözcüsü konumundaki Behzat Çarçela’nın videosu servis edildi. Bu videoda, “Hapis yatmayacağız, siyaset yapacağız. PKK özgürlük yasaları çıkacak, zindandakiler serbest kalacak.” ifadeleriyle terör örgütünün talepleri kamuoyuna duyuruldu.
Bu arada eski AKP milletvekili ve rektör Mazhar Bağlı: “Ulus devlet modeli bu coğrafyaya uymadı. Bu coğrafyaya bir ‘deli gömleği’ giydirdiniz ve bu artık yürümedi.”........
© Yeniçağ
