Yönetilebilir çatışmanın anatomisi
Türkiye’de son yıllarda siyasal-toplumsal tartışmaların giderek daha belirgin bir şekilde “mahalleler” üzerinden yürütülmesi, sadece politik kutuplaşmayı değil, hakikatin kendisinin toplumsal üretim biçimini de dönüştürüyor. Fransız filozof Michel Foucault’nun “hakikat rejimleri” olarak adlandırdığı olgu bugün Türkiye’de neredeyse elle tutulur bir toplumsal mekanizma hâline gelmiş durumda: Bir olayın ne olduğu kadar, kimin tarafından nasıl anlamlandırıldığı da hakikatin kendisi hâline geliyor.
Son iki günde yaşanan Enver Aysever ve Mehmet Akif Ersoy tutuklamaları, bu mekanizmanın en güncel laboratuvarını oluşturuyor. Her iki olayın hukuki içeriğinden bağımsız olarak, kamuoyunda yarattığı algı, toplumun artık olguları değil, olguların ait olduğu epistemik cemaatleri tartıştığını gösteriyor. Craig Calhoun’un kamusal alan sosyolojisinde belirttiği üzere, modern toplumlarda kamusal tartışma “gerçekliğin kendisi üzerine bir müzakere” olmaktan çıkarak, “gerçeği kimin tanımlamaya yetkili olduğu” çatışmasına dönüşüyor. Türkiye’de bu yetki bugün mahalleler arasında paylaşılamayan bir güç olarak ortaya çıkıyor.
Aysever Vakası: Eleştirel sözün kriminalleşmesi mi, toplumsal düzenin korunması mı?
Enver Aysever’in bir YouTube yayınındaki sözleri nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla tutuklanması, toplumsal algı sahasında iki farklı epistemik evrene bölündü. Bir kesim için bu olay, Jürgen Habermas’ın “kamusal aklın özgürlüğü” olarak tarif ettiği alanın daraltılmasıdır. Aysever’in sözlerinin bağlamından koparılarak kriminalize edildiğini düşünen bu mahallenin temel motivasyonu, eleştirel söylemin demokratik siyasal sistemin kurucu bir unsuru olduğuna dair liberal normatif kabuldür.
Buna karşılık diğer mahalle, Aysever’in sözlerini “provokatif”, “toplumsal gerilimi tırmandırıcı” ve “toplumsal........© Yeniçağ





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein