SESSİZ KRİZLER!
Türkiye siyasetini uzun süredir izleyenler için AKP’nin en ayırt edici özelliklerinden biri, kendi içindeki gerilimleri ve toplumsal etki yaratabilecek başlıkları kamuoyunda büyük kırılmalara yol açmadan yönetebilme kapasitesiydi. Parti içi tasfiyeler, politika değişimleri ya da kamuoyunda tepki çekebilecek kararlar çoğu zaman kontrollü biçimde gündeme girer, kısa sürede de yeni bir başlığın gölgesinde unutulurdu. Bu, bir yönüyle güçlü bir merkezî iradenin, bir yönüyle de medya ve siyasal alan üzerindeki hâkimiyetin sonucuydu.
Ancak son dönemde yaşananlar bu alışıldık tabloya pek uymuyor. Parti içi tartışmalar, bürokratik çekişmeler ya da yargı ve güvenlik ekseninde ortaya çıkan gerilimler artık daha görünür. Üstelik bu görünürlük, sadece muhalefetin ya da sosyal medyanın zorlamasıyla açıklanabilecek gibi de değil. Aksine, bizzat iktidar bloğunun içinden sızan, hatta zaman zaman bilinçli olarak kamuoyuna taşınan mesajlarla karşı karşıyayız. Bu da yaşananları sıradan bir iletişim sorunu olmaktan çıkarıyor.
İster istemez şu soru daha yüksek sesle soruluyor: AKP artık kriz yönetme kapasitesini mi yitiriyor, yoksa yaşananlar daha derin ve yapısal bir güç mücadelesinin dışavurumu mu?
Geçmişte parti içi çatışmalar genellikle “sessiz” biçimde çözülürdü. Bir isim gözden düşer, bir kadro tasfiye edilir ya da bir politika rafa kaldırılırdı; fakat bunlar çoğu zaman teknik gerekçelerle, yeniden yapılanma ya da ihtiyaç söylemiyle paketlenirdi. Kamuoyuna yansıyan şey bir kriz değil, neredeyse doğal bir dönüşüm olurdu. Bugün ise benzer başlıklar, farklı kliklerin karşılıklı hamleleriyle, zaman zaman ima yoluyla, zaman zaman da doğrudan açıklamalarla aleni biçimde tartışılıyor.
Bu değişimin arkasında birkaç temel faktör sayılabilir. İlki, iktidarın uzun süredir aynı anda........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Waka Ikeda
Daniel Orenstein
Grant Arthur Gochin