menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Devletin hafızası Milletin sezgisi

26 1
08.12.2025

Türkiye, tarihi boyunca nice fırtınadan geçmiş, nice saldırıya göğüs germiş bir devlettir. Bu topraklarda hiçbir gelişme sadece bugünün şartlarıyla okunmaz; her olay, geçmişin izleriyle, hafızanın derin katmanlarıyla ve milletin sezgisiyle birlikte değerlendirilir. O yüzden bazı dönemler vardır ki, yalnızca siyasi gündem değil, adeta bir varlık-yokluk bilinci yeniden harekete geçer. İçinde bulunduğumuz dönem de tam olarak böyledir.

Bir yandan “barış”, “normalleşme” ve “kardeşlik” söylemleri dolaşıma sokulurken, diğer yandan sınırların, kimliğin, egemenliğin ve devlet otoritesinin tartışmaya açıldığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Türkiye gibi yüzyıllardır hedef alınan, çevresi sürekli istikrarsızlaştırılmak istenen ve içeriden de defalarca sarsılmaya çalışılan bir ülke için bu tablo sıradan değildir. Bu, doğrudan milletin var oluş duygusuna dokunan bir durumdur.

Bu nedenle toplumun hafızasında eski görüntüler, eski travmalar, eski mücadeleler yeniden canlanır. Çünkü Türk milleti için vatan kavramı yalnızca bir toprak parçası değil; şehidin kanı, gazinin hatırası, geçmişin emaneti ve geleceğin sorumluluğudur. Bu emanet zedelendiği hissedildiği an, doğal bir savunma refleksi ortaya çıkar. İşte milliyetçilik dediğimiz duygu, aslında tam da burada hayat bulur: Tehdit karşısındaki direniş bilinci olarak.

Bazıları bu yükselişi “sertleşme” olarak okuyabilir. Oysa bu bir sertleşme değil, bir uyanıştır. Devletin ve milletin bekasına yönelik en küçük bir gölge düştüğünde bile tetikte olan bir bilinç........

© Yeniçağ