menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Türkçe’ nasıl kurtulur!

122 77
25.04.2025

Dilimizin nasıl köreltildiğinin artık farkına bile varamıyoruz.

Dil mücadelesi yıllar yılıdır sürer. Bütün dertleri Arapçadan Farsçadan geldi; bu kilimeler atalım.

Her dilin ortak değerleri vardır. Arapçadan, Farsçadan, Latinceden, Ermeniceden, Rumcadan, İngilizceden, Fransızcadan gelmiş... Gelir.

Zaman ve şartlar dil üzerinde etkilidir.

Medeniyet bir alış veriştir ve dil de medeniyetin bir unsurudur.

Türkler Orta Asya’dayken en çok temasta olduğu Çinlilerden kelime almıştır.

Çay, inci, ipek, şemsiye, porselen, kâğıt... Türkçe asıllı mı sanıyorsunuz?

İslâma geçişten sonra da Farsçadan ve Arapçadan çok kelime dilimize girmiştir. Zaman içinde bu dillerden giren birçok kelime atılmıştır. Zaten bunun ölçüsünü Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Necip Âsım... Daha birçok isim ortaya koymuştur.

Medeniyet alışveriştir. Başka türlü gelişme mümkün değildir. Bunları defalarca yazdık. Doktora tezimiz de dâhil, kitaplarımız da var.

Geçmişte “yaşayan Türkçe” tartışmaları çok fazlaydı. Türkçeleştireceğiz, diyerek dilimize öyle kelimeler öyle cümle yapıları sokuldu ki, asıl dilin ne olduğunun farkına varmıyoruz.

Geçen ramazan ayı içinde bana bir kuruluştan telefon ettiler. Sekreter hanım: “Efendim, şu gün iftarımız var, iftara katılım sağlayacak mısınız?” diye soruyor.

-ım ekli kelimeler aldı başını gidiyor.

“Katılım sağlamak” ne? “Katılacak mısınız, gelecek misiniz” demek yeterli.

Örnekler çok fazla. Bozulan Türkçeyle edebiyat olmaz. Daha fecisi fikir üretilemez. Kaç defa yazdık. Hususiyetle felsefe, sosyoloji, pisikoloji........

© Yeniçağ