menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Otokrasiyi durdurmak için ne yapmalı, nasıl yapmalı?

18 0
23.09.2025

İspanyolca’da eski bir deyiş var: “El jinete montará el caballo, hasta que el caballo se canse”: “bir binici elindeki kırbaçla kendisini ne kadar güçlü hissederse hissetsin, eyerde ne kadar kalacağına her zaman bindiği at karar verir”. Örgütlü toplumun böyle bir güce sahip olduğunu hep akılda tutmalıyız.

Keza örgütlenmenin rolünün öncelikle örgütlü toplum inşa etmek, insanların bireysel güçlerini kullanmalarına yardımcı olmak, ama en önemlisi, ortak çıkarlarımıza dayanan kolektif gücümüzü keşfetmek ve inşa etmek olduğu unutulmamalıdır.

“Tek Adam Rejimi” değil, örgütlü toplum!

Çünkü korkularımız, güvensizliklerimiz ve kırılganlıklarımız karşısında bizi bir arada tutacak bir örgütlülük olmadan, bizi kurtaracak “güçlü adamları” arar dururuz.

Öte yandan tarih bize özgürlüklerin yitirilmesinden, gücün aşırılaşmasına ve otoriterliğe giden hızlı ve kaygan bir yol olduğunu hatırlatıyor. Yani günlük yaşamlarımızın “tek adam” ya da “mutlak iktidar” tarafından tamamen kontrol edilmesi bize sahte bir güvenlik hissi verebilirse de eğer haklarımızın elimizden alınmasına izin verirsek kazandığımızdan çok daha fazlasını kaybederiz. Türkiye’nin son 10 yıllık tarihi bunun en somut örneğidir.

En geniş Demokrasi Cephesi kurulmalı

O halde öncelikli işimiz, mevcut demokratik kurumların otokrasi tarafından bütünüyle ele geçirilmesine ve rejimin açık bir diktatörlüğe dönüşmesine karşı koymak olmalıdır. Bunun için de en geniş Demokrasi Cephesini kurmak lazım.

Otoriterliği yenmek ve olası bir faşist diktatörlüğü önlemek için, ülke çapında kitlesel olarak harekete geçmemiz gerekiyor. Ancak bu direniş şiddet içermeyen bir direniş olmalı ve biz de buna bağlı kalmalıyız.

Şiddetsiz direniş

Ancak şiddet içermeyen direniş pasif direniş biçiminde olmamalı, aksine mücadeleci ve çatışmacı olmalıdır. Yani kötülüğü kötülük olarak adlandırmaktan çekinmemeli ve elimizden gelen her şeyle ona direnmeliyiz. Böyle bir stratejik şiddetsizliğin, kitle desteğini koruyarak, otokrasiyi yenmek ve faşizmi önlemek konusunda diğer direniş biçimlerinden çok daha etkili ve sürdürülebilir olduğunu tarihsel deneyimler gösteriyor.

Kısaca “iktidar eleştirisinden, düzen eleştirisine ve alternatifleri içeren yeni bir sol vizyona geçerken” aynı zamanda direnişi yaratıcı yöntemlerle geliştirmek lazım.

Mücadeleyi sevinç ve neşe ile örgütleyelim

Böylece sadece reaktif bir kitle hareketi yaratmanın yanı sıra, kalıcı değişim yaratan politik eğitim ve demokratik kurumsallaşma gibi daha yavaş ilerleyen çalışmalara yönelelim. Neşe, sevinç ve kutlamalarla bu direnişi karşı konulmaz........

© Yeni Yaşam