menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Bak şimdi bunu da benden bilecekler…”

9 0
29.03.2025

Son iki yıldır sıkı gelir (ücret), para ve maliye politikalarıyla enflasyonu aşağıya çekmeye, yüksek faiz oranları ve baskılanmış döviz kuruyla sıcak parayı ülkeye çekerek döviz rezervi biriktirmeye çalışan ve tüm bu politikaların bedelini de halka ödettiren Mehmet Şimşek’in başını çektiği ekonomi yönetimi, 19 Mart’ta yargının İmamoğlu ve ekibine yaptığı siyasi operasyonlarla, deyim yerindeyse ters köşe oldu. “Kazanımların” önemli bir kısmı çöpe gitti.

Milyarlarca liralık kurtarma paketi

Durumu toparlayabilmek için ekonomi yönetimi, kapsamı onlarca milyar lirayı bulan bir kurtarma paketi uygulamaya başladı.

Emeklilerine sadece bin lira zam yaparak bayram ikramiyesini 4 bin liraya çıkaran ve bunu yaparken de “daha ne yapalım, elimizden ancak bu kadar geliyor” diyen siyasal iktidar, söz konusu olan yerli ve yabancı sermaye sınıfı ve süper zenginlerin menfaatlerinin korunması olduğunda kesenin ağzını açmakta tereddüt etmiyor. Kamu kaynaklarını bu kesime rahatça akıtıyor.

Haksız operasyon kitleleri sokağa döktü

Zaten son derece kırılgan olan finansal sistem, yargı eliyle yapılan sivil darbenin son perdesi olan bu operasyonun şokunu atlatmakta zorlanıyor. Operasyonun ardından, başta üniversiteli gençler olmak üzere neredeyse tüm toplum sokaklara çıkınca, eş zamanlı olarak üniversitelerde boykotlar başlayınca, ekonomideki bu kırılganlığı siyasetteki sorunlar ve istikrarsızlaşma izledi. Ana muhalefet partisi CHP eylemliliğini artırarak erken seçim için iktidarı zorlamaya başladı. Tüm bu gelişmelerin ekonomi üzerindeki etkilerinin son derece yıkıcı olduğu/olacağı kuşkusuz.

Siyasal iktidarın da ekonominin de yumuşak karnını oluşturan bazı sektörlerden ya da alanlardan başlayalım. Bunların başında finans sektörü geliyor.

Borsa çöktü

Kapitalizmin tarihinde her büyük ekonomik krizin önce menkul kıymetler borsasında başladığı biliniyor. Çünkü borsanın temeli olan spekülasyon ve manipülasyon, krizleri tetikliyor. 1929-33 Büyük Depresyonu bunun bilinen en iyi örneklerinden birisi.

Nitekim 20 Mart’ta değeri 9,000’e kadar düşen İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (BİST100) bir haftada dört kez devre kesiciler uygulamaya sokulmak durumunda kalındı. Endeks, TL varlıklarda başlayan satış dalgası yüzünden ilk gün yüzde 8,72 kayıpla tarihinin en sert düşüşlerinden birine tanık oldu. Bankacılık endeksi yüzde 8,5’in üzerinde kayıp yaşadı. Borsanın piyasa değerinden sadece 1 günde 31,5 milyar dolar silindi. Borsalarda yaşanan kriz, ardından gelebilecek bir finansal krizin de belirtisi olduğundan ekonomi yönetimi acil müdahaleye başladı.

Yabancı çıkışları arttı!

Merkez Bankası verilerine göre, yabancılar geçen hafta net 443,8 milyon dolarlık hisse senedi ve net 439,5 milyon dolarlık devlet iç borçlanma senedi (DİBS) sattı. Böylece geçen hafta finans piyasalarından yabancıların toplam çıkışı 883,3 milyon dolar oldu. Oysa aynı yabancılar bir önceki hafta yaklaşık 2 milyar dolarlık giriş yapmıştı (7-14 Mart haftasında 480,1 milyon doları hisse senedi için, 1 milyar 465,3 milyon doları da DİBS için olmak üzere toplamda 1 milyar 945,4 milyon dolar getirmişlerdi).

Borsaya can simidi

Kârlar özelleştirilirken, zarar sosyalleştiriliyor!

Özetle başta T. Varlık Fonu aracılığıyla yapılan hisse alımlarıyla, batmakta olan şirketlerin hisseleri satın alındı ve bu operasyon sonucunda ortaya çıkan zarar böylece sosyalleştirildi yani tüm topluma mal edildi. Gerisini emekçiler düşünsün…

Bir olumsuzluk da para piyasalarında yaşandı. Para Piyasası Fonları genellikle kısa vadeli devlet tahvilleri, bonolar ve vadeli mevduat gibi düşük riskli araçlardan........

© Yeni Yaşam