menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Varlığı bir dert yokluğu yara

7 0
yesterday

Yine benim “Norveç’te mi gazetecilik yapsam acaba” fantezilerim canlandı bak. Nasıl bir yerde yaşıyorsak artık herhangi bir konuda yazmaya akşamdan karar vermek bile saçma olabiliyor. Sabah kalkıyorsunuz, bir de bakıyorsunuz ki ortalık kızılca kıyamet! Bu defa da öyle oldu. Kürtlerin dediği gibi: Lalet gelsin!

Neyse, yine de planladığım yerden başlayayım ben.

1 Ekim’den bu yana olanlar biliniyor. En azından şu kadarı kesin: Abdullah Öcalan’ın bir çağrısı vardı, sonra PKK 12. kongresini yaparak örgüt faaliyetini sonlandırma ve silahlı mücadeleyi durdurma kararı aldı ve her iki maddeyi de “demokrasi ve hukuk” alanında iktidarın atacağı adımlara bağladı. En son Öcalan’ın Kongre’ye sunduğu politik rapor da yayınlandı, tartışılıyor. Bu arada iktidar cephesinde bir ‘sonbahar’ aşkı var, hepsinin ağzından bal damlıyor ama iş yasal adımlara gelince fren mekanizmaları çalışıyor. O kadar ki, hasta ve yaşlı tutsaklar konusunda bile basit bir adımı kırk tane koşula bağlayarak atabildiler. Şimdi de bir yandan “Hele önce silahlar bırakılsın” gibi fiziken kontrolü imkânsız koşullar öne sürerken, diğer yandan bombardımanlara devam ediyorlar; üstüne bir de ta eski Vietnam günlerinin hatırasını canlandırıp gerillanın üzerine “teslim olun” bildirileri filan atıyorlar.

Buraya kadar olanlar önemli tabii ama arka planda 50 yıllık tecrübesi olan bir örgüt var ve Kandil de öyle Uludağ filan değil. Neticede işler yürürse yürür, yürümezse o yapı kendi bildiği yoluna devam eder gider. Felaket senaryolarına gerek yok.

Başka bir şey daha var ama. İktidar, 19 Aralık’tan başlayarak ilk bakışta “akıldışı” gibi görünen başka bir senaryoyu daha ortaya koyuyor. Yeni süreçte ciddi iktidar alternatifi olan CHP’yi hedefe koyuyor ve inanılmaz bir saldırganlıkla CHP’yi şeytanlaştırıp itibarsızlaştırmaya ve nihai olarak da yok etmeye, daha doğrusu politik olarak “etkisiz hale getirmeye” çalışıyor. Her sabah yeni bir şey icat ederek el yükseltiyor, her seferinde bir üst kademeye doğru yöneliyor, muhtemelen ‘çok itirafçılı’ bir şov mahkemesi planlıyor, vs… Doğrusu ABD’deki meşhur “senatöre ters kelepçe” vakasını örnek alarak doğrudan CHP’nin tepesine kadar gidip gitmeyecekleri de belli değil. 30 Haziran bu konuda ne getirecek bilinmiyor. Ki bu konuda da sadece savcılar değil, CHP içindeki leş yiyici troller de ciddi bir sorumluluk bilinciyle gece gündüz çalışıyorlar.

Karmaşık........

© Yeni Yaşam