Anadil yasağından başka ne ola ki faşizm
Herkes hatırlar, Meclis’te Osman Baydemir’e “Kürdistan neresi” diye sorduklarında, Sayın Baydemir kalbini gösterip “Kürdistan burada” demişti. Theodor Adorno, “Anadil insanın anavatanıdır” der “Minima Moralia” adlı eserinde. İnsanların fiziksel olarak vatanlarından uzak kalsalar bile kendi dillerinde bir tür “ev” bulabildiklerini belirtir. Ancak bunu milliyetçi bir romantizmle değil, dilin hem düşünsel hem de duygusal barınak işlevini vurgulamak için kullanır. Martin Heidegger, “Dil varlığın evidir” der “İnsancılık Üzerine Mektup”ta. Heidegger, Fransız filozof Jean Beaufret’in sorularına yanıt olarak yazdığı bu mektupta “varlık, dil ve düşünce arasındaki ilişkiyi” tartışır. İnsan, dünyayı varlığa getirme ve anlama etkinliğini dil aracılığıyla yapar. Dil yalnızca bir iletişim aracı değil, varlığın açığa çıktığı yerdir. Bu nedenle insan, dil aracılığıyla varlığın evinde oturur; anadil bu sürecin ilk zeminidir. Modern dilbilimin kurucusu Ferdinand de Saussure, dili bir kâğıda benzetir. “Düşünce kâğıdın ön yüzü, dil ise arka yüzüdür. Kâğıdın ön yüzünü kestiniz mi, ister istemez arka yüzünü de kesmiş olursunuz. Dilde de durum aynıdır. Ne dil düşünceden ayrılabilir, ne de düşünce dilden” der. Bununla, dil ile düşüncenin kopmaz bir bütün olduğu, insanın, bilgiyi ve hakikati en güçlü şekilde anadiliyle kavrayabileceğini anlatmaya çalışır.
Hannah Arendt’ten Walter Benjamin’e, Frantz Fanon’dan Jacques Derrida’ya varasıya daha pek çok filozof anadilin, insanın kendini var kılmasında,........
© Yeni Yaşam
