Ticarileşen sanat ve kendini sunuş
Yazının başlığı rahatsız edici olabilir ama ne yazık ki öyle. Bugün artık sanatçı yaratıcılığı, sanat yapıtından daha çok ‘kendini sunuş’ biçiminin orijinalliği için harcanır hale gelmiştir. Yani sanatçı ürettiklerinden çok, kendisiyle, kendisini reklamlaştırarak var olabiliyor artık. Birer ticari nesne halinde sunulmak durumuna düşmüş ya da düşürülmüştür. Sanatçı ve sanat yapıtı ticari piyasanın maddi kurallarını keşfetmiştir artık. Ticari nesneden hiçbir farkı kalmamıştır.
Jean Baudrillard’un o can alıcı tespitiyle söylersek: “Görüldüğü gibi bugün artık sanat, bir zamanlar olduğu gibi ne bir meydan okuma, ne bir illüzyon sunma, ne bir başkaldırı, ne bir serüven, ne de bir yanılsama yaratma misyonuyla yükümlüdür. Ne yazık ki; tek değer ölçüsünün para olduğu devasa boyutlardaki eğlence ve gösteri sanayisinin pazarlanan bir tüketim nesnesinden başka bir şey değildir artık.”
Oysa toplumsal bir olgu olan sanat, toplumsala ait düş ve arzuları biçimlendirir, estetize ederek sunar. Yani sanat kolektif bir tutumdur. Kolektife ait olanı iyi’den, güzel’den, doğru’dan yana değiştirir ve dönüştürür. Sanat aynı zamanda bir muhalefet, bir başkaldırı, bir meydan okuma biçimidir…
Sanat, insan gereksinimlerini, duygu ve düşüncelerini, insanları yakından ilgilendirecek ve derinden etkileyecek biçimde sunmaktır. Bu yüzden belli bir toplumsal yaşam........
© Yeni Yaşam
