İç dinamik, dış dinamik
Coğrafyamızda daha önce benzerlerini yaşamadığımız başka bir süreç yaşıyoruz. Bir taraftan adına ne dersek diyelim Kürt meselesinin barışçıl çözümünü hedefleyen yeni bir süreçten söz ediliyor. Bir tarafta ise devletin kurucusu olduğunu söyleyen ve kurucu ideolojiyi sonuna kadar savunan CHP’ye bugüne kadar rastlanmayan baskıların yapıldığı ve bu baskıların giderek artarak devam ettiği bir süreç…
Barış sürecinin hiç beklenmeyen bir taraftan başlatılması, yani coğrafyamızda ırkçı milliyetçiliğin temel partisi olan partinin genel başkanı tarafından bu sürecin başlatılmış olması gerçekten de son derece dikkat çekiciydi. Ama sürecin nedenlerini düşündüğünüzde bu dikkat çekici olma hali daha çok normalleşiyor. Çünkü bu süreç iç dinamiklerin değil, dış dinamiklerin zorladığı bir süreç.
Şunu hepimiz biliyoruz; Devlet Bahçeli bir sabah uyanıp, Kürtlerle sorunumuzu çözmeliyiz fikrine varıp, bir süreç başlatmaya karar vermedi. Asıl olarak Suriye’deki gelişmeler, Esad’ın devrilmesi, İsrail’in fütursuz ve tamamen insan haklarını ayaklar altına alan bir güç kullanması, İsrail ve ABD’nin arasındaki sonsuz ortaklık ve genel olarak emperyal güçlerin bu ortaklığı desteklemeleri ve İsrail’in Ortadoğu’da büyük bir güç haline gelmesi çok önemli bir sorundu Türkiye için. Ayrıca Rojava’daki Kürt hareketinin Türkiye’nin beklemediği ölçüde büyük güç kazanması ve bu gücün toplumsallaşması yani sadece bir örgüt değil toplumsallaşmış bir ulusal hareket olması, Türkiye için bir başka tehlikeyi oluşturmaktaydı. Esas olarak da bu sürecin başlamasının nedeni işte tam da buydu. O nedenle bana göre Türkiye Cumhuriyeti devletini yöneten siyasal irade bu barış sürecinin içerde toplumsallaşmasını çok da önemsemiyor. Çünkü CHP’ye yapılan ve artık tamamen hukuk dışı olan ve hiçbir gerekçeyle anlatılamayacak olan saldırıların sonuçlarını gördüğümüzde bunu daha iyi anlıyoruz. Çünkü bugün coğrafyada bu son derece önemli olan yeni süreç konuşulmuyor,........
© Yeni Yaşam
