menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Barışın dili, devletin sınavı

12 0
15.07.2025

Dil, yalnızca bir iletişim aracı değil düşünce biçimimizi, dünya görüşümüzü ve kültürel kimliğimizi şekillendiren güçlü bir araçtır. Victor Klemperer’in “dil açığa çıkarandır” tespitinde vurguladığı gibi, dil, tarafların niyetlerini, ideolojilerini ve sürece yaklaşımlarını yansıtır; gizli tutumları açığa vurur. Foucault, dilin iktidar ve bilgiyle ilişkisini inceleyerek, ideolojilerin dil yoluyla normlar dayattığını belirtir. Louis Althusser, ideolojilerin devlet aygıtları aracılığıyla dil yoluyla bireylere dayatıldığını savunur. Noam Chomsky, dilin evrensel yapısına rağmen propaganda aracı olduğunu, Antonio Gramsci ise hegemonyanın dil yoluyla topluma kabul ettirildiğini vurgular. Sapir-Whorf’un “dilsel görelilik” kuramı da dilin algıyı şekillendirdiğini, ideolojilerin dünyayı manipüle edebildiğini ileri sürer. Barış süreçlerinde dil, tarafların samimiyetini ve niyetlerini açığa vurur; kapsayıcı bir dil barışı inşa ederken, dışlayıcı bir söylem çatışmayı derinleştirebilir.

Bu bağlamda, Ekim 2024’te MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Sayın Abdullah Öcalan’ı Meclis’e davet etmesiyle başlayan süreç, dilin barış için dönüştürücü gücünü gözler önüne serdi. Öcalan, “Barış ve Demokratik Toplum” tutumuyla bu davete icabet etti. Öcalan, hem yöntem hem de üslup açısından sürecin ruhuna uygun hareket etmeye özen gösterdi. Yöntem olarak, toplumun iradesinin temsilcisi olan Meclis Başkanı, iktidar ve muhalefetiyle bütün siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve kendi örgütüyle sürece dair görüş alışverişinde bulundu; önerilerini sundu, eleştirileri dikkate aldı. Üslup olarak ise hiçbir muhatabını ya da temsil ettikleri kesimleri rencide edecek ifadelerden kaçındı, hitaplarında “sayın” ifadesini kullanarak saygılı bir dil benimsedi. Süreci, kapsayıcı ve geleceği inşa eden bir iradeyle “Barış ve Demokratik Toplum” olarak tanımladı. Öcalan,........

© Yeni Yaşam