menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

KÜRTLEŞEN TÜRKMEN AŞİRETLERİ

15 0
31.01.2025

Tarih bir milletin millî şuuru ve hafızasıdır. Tarihin derin havzasında meydana gelen bilgi, birikim ve irfanların gelecek nesillere aktarılması, tarih bilincinin oluşmasında hayatî bir önem taşır.

Tarih bilinci, bugünü anlamak, geleceği doğru tasarlamak için geçmişten lâyıkıyla ders çıkarma ve nasiplenmeyle ilgilidir. Tarih bilincinden söz etmeden kültürden, medeniyetten söz etmek imkânsızdır. Tarih bilinci, bir inanç ve ahlak nizamı çerçevesinde teşekkül edecek mensubiyet şuurunu da beraberinde getirir.

Bugünkü içtimaî, mahallî ve küresel pek çok olayı anlamak, açıklamak ve analiz etmek için tarihe ihtiyaç duyarız. Çünkü toplumlar bir devamlılık esasına göre yaşarlar. Dün yaşananların toplamı bugünkü yaşantımızı, duyuş ve düşüncelerimizi şekillendirir. Geleceğimize yön vermek için geçmişi iyi okumak, geçmişten lâyıkıyla ders çıkarmak gerekir.

Etnik kimliklerin popülerlik kazandığı ve bin bir güçlük ve bedelle inşa ettiğimiz millî kimliğimizin üzerine çıkarıldığı bir dönemden geçiyoruz. Aslında herkesin kökenini bilmesi, soyunu, sopunu araştırması bir hak olup, birçok açıdan da fayda sağlar. Böylece birçok suistimalin önüne geçebilir ve kafa karışıklıklarını giderebiliriz. Ancak zararlı olan ve geleceğimizi tehdit eden şey etnik kimliklerin millî kimliğimizin üzerine çıkarılması, sun’i bir biçimde inşa edilmesi ve bu yolla Türkiye’nin etnik bir cehenneme dönüştürülmek istenmesidir.

Etnisite, millî kimliklerden bağımsız gelişir ve nihayetinde millî kimliği tehdit eder. Millî kimlik, daha geniş müştereklere sahiptir ve yeni değerler üretebilir. Millet, millî kimliğin ürettiği değerlerin etrafında bütünleşir ve ülkü birliğine sahip olur.

Demokrasilerin gereği mahallî farklılıkları ezmeden ve yok etmeden ortak değerleri en üst seviyeye çıkarmak ve bunları topluma hâkim kılmaktır. Aşiret de bu bakımdan mahallî bir farklılıktır. Aşiretinizin kökenini araştırırken bu hususları dikkatten kaçırmamanızı tavsiye ederim.

Aşiretinizin ve kendinizin hangi kökenden geldiğini anlamak için şunlara bakabilirsiniz:

1)Tarihî kaynaklara

2)Aşiretlerin sözlü aktarımlarına

3)Aşiretiniz hakkında güncel çalışmalara

4)Aşiretlerin dip kültürüne

5)Şecerelere

6)Aşiretin adına

7)Aşiretteki kişilerin isimlerine

8)Yer adlarına

Tarih şu üç tür nesnenin şahitliğine dayanır:

1-Yazılı belgeler,

2-Âbideler,

3-Nesilden nesile aktarılan sözlü gelenekler

Etnografya yazılı belgelerden çok az miktarda yararlanır. Bununla birlikte gerek tarih kitaplarından gerek evrak hazinelerinden ve her türlü resmî sicillerden bilgiler toplanabilir.

Aşiretlerin “âbide” adı verilebilecek maddî eserleri yoktur. Fakat sözlü gelenekleri, kültür hazineleri ve kullandıkları eşyalar vardır. Gelişmiş toplumların bellekleri kendi tarihleridir. Aşiretlerin tarihleri ise onların nesilden nesile aktarılan sözlü geleneklerinden ibarettir.

Kayıtlarda ittifak halinde belirtildiğine göre, Müslüman olan ve İslam ülkelerine göçen Oğuzlara, “Türkmen” denilmiştir. Tarihî kaynaklarda şaşırtıcı şekilde Kürtlerin Oğuzlardan geldiğine dair kayda değer bazı belgeler bulunmaktadır. Bunlardan bazılarında Kürtler bir bütün olarak Oğuz soyuna dayandırılırken, bazılarında ise sadece bir kısım Kürt topluluğunun Oğuzlardan geldiği ifade edilmektedir. Kanaatimizce ikinci kayıtlar Kürtleşen Türkmenler olgusuna işaret etmektedir.

Bu kaynaklardan ve belgelerden bazıları şunlardır:

Arap Kaynakları

Türkmenler ve Kürtler, İslam sonrası Anadolu’ya ve Ortadoğu’ya tekrar geldiklerinde Arap-İslam kaynaklarında “Ekradı Türkmen” (Türkmen Kürtleri), “Ekrâda Türkmen” (Türkmenli Kürtler) şeklinde anılmış, “Gûzu’l Ekrâd” (Oğuz Kürtleri) olarak bilinmişlerdir.

Yazıcıoğlu Ali

Rum’da ve Şam’da, Ermen ve Diyar-ı Bekr’de ne kadar Oğuz soyundan Türkmen ve Kürt beyleri varsa hükmünden çıkamazlardı.

Şeref Han

Kürtlerin Oğuzlardan geldiğini ifade eden bir diğer kaynak ise Şeref Han’dır. Şeref Han, 1592 yılında tamamladığı Şerefnâme adlı meşhur eserinde Kürtlerin neden birlik sağlayamadığı hususunu tartışırken, halkın bir takım acayip hikâyeler anlattığını ifade etmiştir. Ne yazık ki Şeref Han tarafından bunlardan sadece biri kayda geçirilmiştir:

Birincisi, Şeref Han bu efsaneyi halk arasından derleyerek kayda geçmiştir. Çünkü halk arasında Kürtlerin Oğuz soylu olduklarına dair bilgiler Şeref Han’dan önceki kayıtlarda da bulunmaktadır.

Efsanede dikkat çekici ikinci husus ise, “Buğduz” adının 24 Oğuz boyundan birisi olmasıdır. 24 Oğuz boyunun tamgaları ve bu arada “Buğduz” boyunun tamgası da birçok bilim insanı ve araştırmacı tarafından yayınlanmıştır.

İdris-i........

© Yeni Ufuk Dergisi