Ramazan Medeniyeti-5: Ramazan’ın beyaz atları ve okları
Ramazan Medeniyeti yazılarıyla hem
medeniyet fikrine
Kur’ân-ı Hakîm’den, Sünnet-i Seniyye’den ve İslâm düşüncesinden kalkarak açıklık getirmeye hem de Ramazan’ın aynı zamanda
direniş, diriliş ve varoluş yolculuğu olarak tarif ettiğim medeniyet fikrini nasıl ete kemiğe büründürdüğüne
dikkat çekerek bu yazıya giriş yapmak istiyorum.
Önceki yazılarda Ramazan’ın “benzersizliğini” mercek altına almış ve çeşitli yönleriyle göstermeye çalışmıştım bunu. Bu yazıdaysa, bu kez
“orucun benzersizliğini” tattırmak istiyorum
sizlere...
Kutlu Kitabımız’da “
Ramazan
” ya da “
Ramazan orucu
” gibi isimlendirmeler yapılmaz. Oruç âyetinde doğrudan
“Ramazan ayı / şehr-i Ramazan”
nitelemesi yapılır. Bunun başlıca sebebi, Ramazan’ın İslâm’ın özü, özeti ve özetlendiği bir
bilme, bulma ve olma yolculuğu
olması, bunun iklimini sunmasıdır.
RAHMAN, RAHMET KANATLARINI BÜTÜN VARLIĞA GERER CÖMERTCE...
Ramazan ayı, benzersizliğini ve bu benzersizliğinden kaynaklanan “gücünü”
sadece oruç tutanlara değil, oruç tutmayanlara da hissettiren, gösteren çok katmanlı bir varoluş iklimidir.
Bu açıdan Ramazan ayının bahşettiği iklimi ve havayı, oruç tutan-tutmayan, inanan-inanmayan herkes farklı ölçülerde de olsa bizatihî solur, yaşar, tecrübe eder.
Ramazan’ın havasını ve oluşturduğu
biliş, oluş ve varoluş, direniş, diriliş ve arınış yolculuğunu
yalnızca insanlar yaşamaz iliklerine kadar;
bütün varlıklar da yaşar kendilerince...
Ramazan’ın bütün varlığı kucaklayan varedici ve diriltici mevsimi, Rahman’ın rahmet kanatlarını bütün varlıklar üzerine gerdiği bir
bütünleşme mevsimidir: Tevhid’in zaferi!
SADECE KEŞİF DEĞİL, MÜKÂŞEFE YOLCULUĞU...
Bu ayın gelişi de, gidişi de, etkisini belirgin bir şekilde hissettirir herkese.
Tıpkı her iklim gibi bu iklimin de bir başı ve sonu var, tıpkı oruç tutma eyleminin kendisinde de gözlendiği gibi.
Ama bu kutlu ayda gerçekte “sonu olmayan” bambaşka bir fenomenle karşı karşıyayız: Bu kutlu ayın kanatlandırıcı bir yolculuk ayı, bir keşf,........
© Yeni Şafak
