Nasıl bir eğitim?
Bu yıl, MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu) olarak Erzincan’da düzenlediğimiz Öğretmenler ve Eğitimin Sorunları başlıklı son derece verimli geçen akademik kış kampımızda sunulan makaleleri paylaşmayı sürdürüyorum bu yazıda. Nasıl bir eğitim modeli sorusunun izinin sürüldüğü kampımızda sunulan makaleleri, yapılan eleştiri ve önerileri MTO Bursa temsilcimiz Nuri Gür Bey’in olgunlaşan kalemiyle sunuyorum sizlere…
EĞİTİMİN AMACI, ÖĞRETMENLERİN ROLÜ VE MTO MODELİ
Peki, nasıl bir eğitim sistemi inşa etmeliydik?
Kampımıza Erzurum’dan katılan Burcu Öztuna Hanımefendi’nin sunumunda vurguladığı gibi, eğitimin amacı insanları eğitmek değil, onları hakikate, özgürlüğe ve kendini keşfetmeye yönlendirmek olmalıydı. Fakat günümüz eğitim sisteminde öğrenciler, kalıplaşmış bilgilerle boğuluyor, sorgulama yetisini kaybediyor, sadece “verilen bilgiyle yetinen” bireylere dönüşüyordu. Oysa eğitimin hakiki amacı, insanın kendini ve dünyayı keşfetmesi değil miydi?
Öğretmenlerin rolü burada kritik bir noktaya geliyor. Bir öğretmen sadece bilgi taşıyan bir araç değil, öğrencilerin gönlüne dokunan, onlara değer katan, kimlik kazandıran bir rehber olmalı. Bugün öğretmenler, öğrencilerine aktardıkları bilgiden sorumlu tutuluyor; ancak bu bilginin, öğrencinin ruhuna nasıl dokunduğu hiçbir zaman sorgulanmıyor. Oysa hakîkî eğitim, bireyin ruhuna hitap etmeyen bir süreç olamaz.
Medeniyet Tasavvuru Okulu modelinin, eğitimi yeniden inşa etmede nasıl bir rol oynayabileceğini konuşmak gerekir. Çünkü eğitimde gerçek dönüşüm, müfredat değişiklikleriyle değil, insanın özünü merkeze alan bir yaklaşımla mümkündür.
Peki, hakikate ulaşan, kimliğini bilen, dünyaya anlam kazandıran bireyler yetiştirebilir miydik?
Eğitim bir insan inşa etme süreciyse, hangi malzemelerle inşa ettiğimiz ve nasıl bir mimarî kurduğumuz en az sürecin kendisi kadar önemli. Bugün, niceliğe odaklanan eğitim sistemleri, öğrenci sayılarını, sınav başarı oranlarını, mezun istihdamını ölçerek eğitimin verimli olup olmadığını tartışıyor. Fakat eğitimin niteliğini belirleyen şey, mezun sayısı değil, mezun olan bireyin kim olduğu ve nasıl bir karakter taşıdığı gerçeğidir.
Tam da bu noktada, MTO Almanya’dan kampa katılan Ayşe Akdağ Hanımefendi’nin sunumu öğretmenliğin bir meslekten öte, bir dava ve bir ibadet şuuru olduğunu vurguluyordu. Öğretmen sadece ders anlatan bir kişi değildir; o, öğrencisinin gönlüne dokunan, ruhunu besleyen ve ona kim olduğunu öğreten bir yol göstericidir. Eğer öğretmenlik........
© Yeni Şafak
