Câmiden şehre bakmak: Mekânın ruhu Hira'dan Mekke'ye
Mehmet Varıcı kardeşimizin camilerimizin anlam be önemini tartıştığı nefis yazısının üçüncü bölümünü sizlerle paylaşıyorum bu sütunda. Güzel bir pazar yazısı olacak.
Zihin açıcı okumalar..,
***
Mekke’ye ilk bakış, bir mağaranın yalnızlığından başlamıştı. Orada, mağaranın sessiz taşları arasında şekillenen ilk bakış, önce bir kalbin, sonra da dünyanın kaderini değiştirdi. Tarih, çoğu kez böyle beklenmedik bakışlarla yön değiştirir. Bugün, caminin minarelerinden kalabalıklara doğru baktığımızda, aynı kadim hikâyenin devam ettiğini fark edebilir miyiz, bilmiyorum. Ama emin olduğum bir şey var: her dertli bakış, insana bir sorumluluk yükler. Hira’dan Mekke’ye bakmak, bu yüzden sadece bir manzara seyri değil, bütün çağları içine alan, her şehirle yeniden kurmamız gereken bir irtibattır. Şimdi, câmiden şehre bakarken, belki yeniden o ilk bakışın ağırlığını ve sorumluluğunu üzerimizde hissetmeliyiz. Çünkü şehir, hâlâ bizi bekliyor.
Hira'daki mağarada başlayan ilk sesleniş, önce bir şehri, ardından bir dünyayı değiştirdi. Tek kişilik bir sessizliğin içinden yükselen bu çağrı, Mekke’nin tozlu sokaklarında yankılanarak insanlığın tarihini kökten dönüştüren bir devrime dönüştü. Câmi, işte bu devrimin kalbinde doğdu ve insanlığa yeni bir medeniyetin kapısını açtı. İlk mescit, Mekke’nin karmaşasında bir sığınak olduğu kadar, zulmün ve adaletsizliğin karşısında bir direnç merkeziydi de. Medine’ye hicretle birlikte inşa edilen Mescid-i Nebevî ise, sadece bir ibadethane değil, adaleti, kardeşliği ve merhameti önceleyen bir toplumun inşasına adanmış gerçek bir devrim üssüydü. O mescitte saflar arasında yan yana duran Bilal ile Ebu Bekir, köle ile efendi arasındaki eski düzeni kaldırıyor, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) öncülüğünde yepyeni bir dünyanın temelini atıyordu. Tarih boyunca camiler, şehirlerin kalbinde yükselirken, bu devrimci ruhun temsilcisi oldu; sessiz ama köklü bir değişimin bayrağını taşıdı. Bugün bizim câmiden şehre bakarken hatırlamamız gereken, işte bu büyük değişimin kökleridir. Çünkü câmiler, insanlığın sadece kalplerini değil, toplumlarını da şekillendiren bir başlangıç noktasıdır.
Tarih, câmilerden yükselen seslerin şehirleri nasıl değiştirebileceğine dair güçlü örneklerle doludur. Mesela Kudüs’ün fatihi Selahaddin Eyyûbî’nin, Şam’daki Emeviyye Camii’nde verdiği hutbe, şehirde dalga dalga yayılarak toplumun kalbine dokunmuş ve uzun süredir kaybolmuş olan birlik ruhunu yeniden diriltmişti. O gün hutbede yükselen çağrı, sadece Şam’ın değil, bütün İslâm dünyasının kalbinde yankı bulmuştu. Kısa süre içinde esnaf, ilim........
© Yeni Şafak
