Vergi cennette olmaz ama
Türkiye’de vergi konusu geçen yaz başında yazdığım
vergi cennette olmaz
başlıklı yazımdan bu yana sürekli gündemde.
Stopaj iniyor, ÖTV gündeme çıkıyor, ÖTV iniyor emlak vergisi gündeme çıkıyor. Bu böyle de sürüp gidecek gibi duruyor. Çünkü vergi tasarımında sorun var.
Vergi reformu
beni yap diye bağırıyor.
Sanki devlet, doğrudan vergiyi tahsil edemeyeceği ön kabulüyle vergi stratejisini şekillendiriyor.
Esas vergiden kaçınılacağını varsaydığından da sağdan soldan kapıdan bacadan vergi ağı örmekle kalmıyor esas
vergi oranlarını
da “büyüme ve ekonomik konumlanma hedeflerine göre
özensiz
” herhangi bir seviyeden tayin ediyor.
Bu şartlarda esas vergisini ödeme eğiliminde olanlarsa aşırı vergilendirmeye maruz kalıp yıpranıyor.
Ben evvelce devlet ve işletmeler arasında örtük bir mutabakat olduğunu değerlendiriyordum. Bu
mutabakata
göre devlet işletmeleri kurumlar vergisi anlamında zorlamayacak, böylece işletmeler istihdam sağlayacak, devlet de vergiyi ücretliden alacaktı. İşsizlerin durumuna bakıp iş güç sahibi olabildiği için ücretli de sesini çıkarmayacaktı.
Zaten gelir vergisini kimin ödediği de bir tartışma konusu yapılıp bulanıklaştırılacaktı. İşveren gelir vergisini kendi ödediğini değerlendirse yanlış olmayacaktı.
Bu mutabakat böylece epey gitti. Fakat şimdi bozulmuş görünüyor. Devletin kurumlar vergisini tahsil etme iştahı artıyor. Diğer taraftan gelir vergisi ödeyenler @’lara varan vergi baskısı altında ve gelirin kalan kısmı da dolaylı vergilerle yağmalanıyor.
Bu fotoğraf bize bir ekonomik karakter sunuyor mu, diye baktım.
Matematiğin işaret ettiği genellenmiş kabullere göre gelişen ülkelerde kurumlar vergisi tahsilatları gelir vergisi tahsilatlarının önündedir. Yahut epeyce........
© Yeni Şafak
