Mélédé yanar ve Ramazan başlardı
Allay seylok iyéé tine xamçerxiyéé
(Allah işini rast getirsin. Bize 25 kuruş ver)
Şehrin henüz kent haline gelmemiş olduğu, teknolojinin mutantan kibri, kalabalığı ve gürültüsüyle işgal edilmemiş olduğu zamanlardı. Mahallenin çocukluk ile gençlik arası yaştaki çocuklarının bütün mahalleyi ilgilendiren bir işi hep birlikte yüklenmiş olmanın heyecanıyla ortalığı şenlendiren koşuşturmaları ve bağrışmaları o anda şehrin her köşesinde en önemli olaydı. Arkalarına mahalle çocuklarından oluşan kalabalığı almış iki kişi birer ucundan tuttukları uzun bir sırıkla yoldan geçen yetişkin birinin önünü keserek Ramazan arifesinde yakılacak olan büyük ateşe (mélédé) odun satın almak için para istiyorlar. Görünürde yol keserek yapıyorlar bunu ama bir zorbalıkla değil. Zaten yolu kesilenler de buna bir oyuna katılır gibi hazır ve yine kimse o istedikleri yirmi beş kuruşluğu vermek zorunda değil. Arkasından “Cebinde yoktur bir Mırkah” diye bağırılmayı göze alıyorsa cimrilik edip onu vermekten kaçabiliyor (Siirt Arapçasında bir aşama sonra anlamı bilinmeden ve sorgulanmadan kullanılan “mırkah” kelimesinin aslı “mangır” olup Osmanlı zamanında kullanılan en küçük bakır para birimini isimlendirir). Dinde zorlama yok, mélédé için de bağışta bulunma mecburiyeti hiç yok. Azıcık toplumda cimriliğiniz dillere düşer, o kadar.
Sokaktan geçen birini gördüklerinde bütün çocukların koro halinde “Allay seylok iyéé tine xamçerxiyéé” diye bağrışmaları Ramazan ayının gelişinin ilk habercisiydi, tabii bugünkü hayat gailelerinin arasında sessiz sedasız yaklaşmıyordu Ramazan. Onun haberi ve ayak sesleri çok önceden gelmiş oluyor, ona göre her yerde ve her aşamada onu karşılama hazırlıkları yapılıyordu. 15-20 gün öncesinden gençlerin başlattığı bu organizasyon Ramazan’a çok önceden beklenen bir büyük olay olarak hazırlıyordu bütün şehri. Çünkü şehrin tamamındaki mahallelerde mélédé için organizasyonlar yapılır ve böylece bütün şehir 15-20 gün öncesinden........
© Yeni Şafak
