Hindistan’ın Nazileşmesinin yeni aşaması: Sınırötesi saldırganlık
Hindistan ile Pakistan’ı tekrar savaşın eşiğine, hatta neredeyse savaşın ortasına getiren
Keşmir sorunu
iki ülke arasındaki ilişkilerin sınırlarını kurucu-belirleyici müzmin bir sorun. 1947’deki bağımsızlık savaşından sonra Keşmir meselesi dolayısıyla iki ülke defalarca savaşın eşiğine gelirken 1965 ve 1971’de olmak üzere iki defa doğrudan savaşa girişti. Enteresan olan bu sorunun tarihinin işgalci İsrail rejiminin kurulduğu yıllara denk düşmesi. Aralarında sadece bir yıl var (1947, 1948) ancak
Hindistan’ın Keşmir’e yaklaşımı zaman zaman İsrail’den esinlenen bir işgalci anlayışa yaklaşırken
son zamanlarda giderek ırkçı bir cendereye giren Hindistan için İsrail çok daha güçlü bir ilham kaynağı haline gelmiş bulunuyor.
Son zamanlarda kendi ülkesindeki Müslümanlara karşı olabildiğince baskıcı, ayırımcı ve ırkçı bir tutum sergileyen iktidar partisi bu tutumunu her geçen gün daha da fazla derinleştiriyor. Hindistan’ın Pakistan’a son saldırısı için başvurduğu bahane 22 Nisan’da
Cammu Keşmir
’in
Pahalgam
bölgesinde düzenlenen silahlı saldırı oldu. Bu saldırıdan hiçbir araştırmaya gerek duymadan Pakistan’ı sorumlu tutarak büyük bir iştahla saldırıya geçen Hindistan’ın bu aceleciliği gerilimi tırmandırma yönünde bir strateji takip ettiğini gösteriyor.
Bu da aslında bu saldırının kendi komplosu olarak gerçekleşmiş olma ihtimalini çok güçlendiriyor.
HİNDİSTAN’DA KONTROLDEN ÇIKAN İSLAM DÜŞMANLIĞI
Her şeyden önce Hindistan’ı Pakistan’a karşı savaşmaya bu kadar hazır hale getiren, kışkırtan, motive eden çok ciddi bir siyasal-ideolojik atmosfer olduğunu söyleyelim.
Kendi ülkesindeki Müslümanlara yönelik bile gittikçe artmakta olan nefretin giderek önü alınamaz bir saldırganlığa dönüşme ihtimali çok yüksek. Daha önce de yazmıştık, asırlardır Hindistan’ın ayrılmaz bir parçası, hatta yine asırlarca Hindistan’ı yönetmiş olan Müslümanlar mevcut iktidarın bu ayrılıkçı politikaları çerçevesinde ağır ve sistematik insan hakları ihlallerine ve zulme maruz kalıyor. Yargısız infazlar, işkence ve kötü muamele, inanca ve ifade hürriyetine yönelik baskılar, faili meçhuller özellikle Müslümanlar için korkunç boyutlara ulaşmış bulunuyor.
Müslümanlara yönelik faşizan, ırkçı ve ayırımcı söylem herkesin aklını başından almış durumda. Bu faşizmin diğer ılımlı görünen normal partiler tarafından da giderek benimsenmiş olması işin daha vahim bir tarafı.
Hindu bir parlamenter bir konuşmasında 200........
© Yeni Şafak
