Aşırı bilgili tarihçinin sorunu
Yine mülteciler veya göçmenler meselesi, yine Türklük meselesi ve yine çok bilgili, aşırı bilgili, o ölçüde de aşırı otoriter popüler tarihçimiz İlber Ortaylı. Bir süredir konu gündemden düşmüştü aslında. Özellikle Suriye’de yaşanan ani değişimle birlikte 54 yıllık Esad, 60 yıllık Baas diktatörlüğünün Suriye halkı tarafından yıkılmasıyla birlikte Türkiye’deki Suriyelilerin hızla ülkelerine dönmeye başlamasıyla birlikte göçmen meselesi de birileri için siyasi bir geçim kaynağı olma vasfını hızla yitirmeye başladı. Ancak Suriye’de bu değişim yaşanmadan kısa bir süre önce bile İlber Ortaylı bugün Türkiye adına hatırlamaktan utanacağımız kadar skandal bir ifadede bulunmuştu: “Mültecilerin gönderilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kendi memleketini savunamayan bir kitleyi ben niye vatandaş kitlesi yapayım? Burası güllük gülistanlık bir yer de değil. O zaman ben bu adamları yarın bir gün orduya alacağım. Alabilecek miyim?” ifadeleri kendisi de göçmen kökenli olan ve zamanında Türkiye’ye sığınmış olan biri için fazla dikkatsiz, her şeyden önce fazla cahilce sözler.
Yalnız burada cahillik bilgi eksikliğiyle alakalı bir şey değil, tavır ve yaklaşım tarzıyla alakalı. Yoksa elhak bilgi ve malumat konusunda muhtemelen kimse İlber Ortaylı’yla yarışamaz. Ama maalesef söylemek zorundayız ki, bu olağanüstü bilgi hazinesini kullanma tarzı çok cahilce, isabetsizce ve çok sorumsuzca. Sadece tarih yazsa hiç otoritesine söz etmeyiz ama o bilgi hazinesine dayanarak hiç anlamadığı konularda da haddinden fazla otorite kullanmaya kalkışınca ortaya çok çekilmez, asabi, kendisiyle hiçbir şeyin tartışılamadığı, her konuyu iki kelimeyle ahkam keserek boğduğu kasvetli bir durum çıkıyor.
Ortaylı’nın tam tamına bir sene önce göndermeyi düşündüğü mültecilerin nereye gideceğini sadece 4 ay sonra yaşanan Suriye devriminden sonra ortaya çıkan Seydnaya, Tedmur, Halep ve sair hapishanelerin en çarpıcı biçimiyle bütün dünya gördü. Kazaen Suriye’ye dönmüş olanların başına gelenlerin hikayeleri de bütün dünyanın malumu oldu. Dönüp de sağ salim kalmış bir hikâyeye bile rastlanmadı ama döndükten sonra Seydnaya’da o ağır işkenceler altında ölüme sürüklenenler çokçaydı. Bu kadar fazla malumata sahip bir bilim adamına uyulup takip edilecek bir siyasetin sonu soykırım olurmuş maazallah. Çok şükür ülkemiz bu gaza gelmedi ve sonunda da kazanan Türkiye oldu.
Gazze’de ortaya çıkan şanlı direniş bütün dünyada siyasi ve zihinsel dengeleri sarsarken, bu esnada bir tarihçinin bize hatırlatması gereken şey belki de Gazze halkının geçmişte de benzer kahramanlıkları........
© Yeni Şafak
