Siyaset mühendisliği yahut elit çatışması
Kurucu parti olma vasfı ile kendilerini ayrıştıran ve kurumsal kimliğini bu statü üzerinden inşa eden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), bir yol ayrımında mı? Bu soruya cevap vermeden, günümüz tartışmalarına milat teşkil edebilecek bir zeminin anlaşılması gerektiği kanaatindeyim. Kurultay sürecinde, tabii olarak iki gruba ayrılan parti, bu ikiliği aşamamış ve partide mevcut yönetim hilafına hareket eden bazı aktörler, bu süreci mahkemeye taşımışlardır.
Siyasetin finansmanı tartışmalarına sıkça atıf yapılan bu sürecin temel sorunsalı, mevcut yönetimin bir şaibe ile yönetimi devralıp devralmadığı. Burada kastedilen husus, değişimcilerin organik bir süreç ile mi yoksa siyaset dışı yollarla mı kurultay başarısı yakaladığıdır.
CHP yönetimi ve özellikle İmamoğlu’nun son dönemde hukuki düzlemde yürüyen bütün süreçlere dair temel argümanları, iktidarın bir tür siyaset mühendisliği yaptığıdır. Bu argümana göre, AK Parti iktidarı, kendilerine engel teşkil edebilecek bir aktör ve kurumsal kapasiteyi paranteze alarak iktidarını sürdürmek istemekte. Bu bağlamda, yargının siyaset üzerinde bir mühendislik icra ettiği söylemi, uzunca bir süredir devam ettirilmekte. Peki CHP, kurultay süreci ile ilgili mahkemede mevcut yönetim aleyhine bir karar çıkması durumunda bu söylemi devam ettirecek mi?
Söz konusu argümanın, CHP içerisindeki bazı aktörler başta olmak üzere CHP’ye yakın medya mecralarında da kısmen desteğini yitirdiğini söylemek mümkün. İmamoğlu ile........
© Yeni Şafak
