İsrail tehdidi ve enformasyon savaşları
Bir egemen devlete yönelik herhangi bir meşru gerekçe olmaksızın yapılan her türlü saldırı uluslararası hukuk açısından gayri-meşrudur. Son dönemde İsrail’in başta Gazze olmak üzere Suriye’deki işgalci konumu ve nihayet İran’a yönelik saldırgan tutumu, uluslararası hukuk ve kurumlara yönelik azalan güveni neredeyse tamamen ortadan kaldırmış durumda.
Peki İsrail son dönemdeki bu mütecaviz tutumunu söylem alanında nasıl çerçevelendiriyor? On yıllara sari biçimde inşa ettiği İsrail mitini bu saldırılar sonrasında nasıl tahkim ediyor? Ya da diğer bir ifadeyle kendisinin karşısında olan aktörleri nasıl bir düzleme oturtuyor ve bu saldırıları karşıtı üzerinden meşrulaştırıyor?
ABD VE ENFORMASYONUN PROFESYONELLEŞMESİ
2. Dünya Savaşı döneminde ABD marifetiyle kurumsallaşan profesyonel enformasyon sistemi, savaşın bir parçası olarak kabul edilmiş ve Birleşik Devletler enformasyonu yönetecek bir kurumsallık inşa etmiştir. Konvansiyonel savaş devam ederken cephe dışında sürdürülen enformasyon savaşı (information warfare), devletlerin mücadeleyi hem kendi hem de küresel kamuoyuna aktarma mecburiyetinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
1942 yılında Başkan Roosevelt tarafından ihdas edilen “United States Office of War Information” (Birleşik Devletler Enformasyon Savaşı Ofisi) birimi, dönemin iletişim kaynakları olan gazete, dergi, broşür, radyo ve tiyatro gibi alanları bütünüyle kullanmış ve büyük ölçekli bir propaganda faaliyeti icra etmiştir.
Bu süreci iki yönlü olarak kuşatan söz konusu birim, bir yandan iç kamuoyuna diğer yandan da dışarıya enformasyon aktaracak bir çerçeve inşa etmiştir.........
© Yeni Şafak
