27 Mayıs: Türk demokrasisinde kara bir leke
Parti içi mücadele ve eleştirilerin bir sonucu olarak ortaya çıkan Demokrat Parti (DP) sahici bir çok partili demokrasi deneyiminin ilk örneğidir. Terakkiperver Fırka ve Serbest fırka girişimlerinin ardından organik ve kalıcı bir muhalefet partisine olan ihtiyaç DP’nin kuruluşunu kolaylaştırmıştır. Dörtlü takrir ile CHP politikalarına parti içi bir eleştiri olarak ortaya çıkan ilk tartışma, Türkiye’nin demokratikleşmesi yönündeki en önemli kurumsal adım olarak da tarihe geçmiştir. Takrirde ifade edilen seçimli demokrasi ve tek parti uygulamalarının yarattığı tahribatı gidermeye yönelik demokratikleşme talepleri, CHP’nin kurumsal yapısı içerisinde karşılık bulmayınca yeni bir arayışın gündeme gelmesi kaçınılmaz olmuştur.
Takrir sonrasında eleştirilerini kamusal alanda sürdüren ve kısa bir süre sonra parti ile ilişikleri kesilen Menderes ve arkadaşlarının Ocak 1946’da DP’yi kurmaları büyük bir heyecan yaratmıştır. Gerçek bir muhalefet partisine olan ihtiyaç henüz girilen ilk seçimde hissedilmiş ve açık oy gizli sayım gibi bir yapısal ihlale rağmen 1946 seçimlerinde önemli bir başarı elde edilmiştir. Seçimler sonrasında önemli ölçüde devam eden otoriter tavır DP’yi etkilese de hem 2. Dünya savaşı sonrası koşullarda Batı ile kurulan ilişkilerin getirdiği zorunluluklar hem de toplumun demokratikleşme yönündeki talebi, DP’ye olan teveccühü artırmış ve bu teveccüh 1950 seçimlerinde bariz bir biçimde görülmüştür.
YETER SÖZ MİLLETİN
“Yeter Söz Milletindir” referansı ile gidilen seçimlerin hemen öncesinde DP’nin iktidar olacağına kesin gözüyle bakılıyordu. DP’de Bakanlık yapan ve tuttuğu günlüklerle Türk demokrasi tarihinin önemli bir bölümün ışık tutan
Samet Ağaoğlu 14 Mayıs........
© Yeni Şafak
