menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sınırların Ötesinde

52 0
06.09.2025

Üniversite ikinci sınıfın yazında (2001) Arapçamı ilerletmek ve İslâm coğrafyasının sınırlarımızın dışında kalan bir parçasını ilk kez adımlamak üzere Suriye’ye gitmiştim. Hâfız Esed öleli henüz bir sene olmuştu. “Modern” yönü ve karısı Esmâ’nın Sünnî kimliği ısrarla öne çıkarılan Beşşâr Esed’e büyük umutların bağlandığı tozpembe zamanlardı. Suriye’de Baas diktasının ve on binlerce insanın canına mal olan kanlı katliamların izi silinecekti. En azından, öyle zannediliyordu.

Şam’ın ve diğer şehirlerin ilmî ve tarihî atmosferi daha ilk günden beni büyülemişti. Bazıları bilahare vefat eden, öldürülen, sürgüne gitmek zorunda kalan ve talihin türlü cilveleriyle karşılaşan nice insanla yolum Şam’da kesişti. Her şeyden önemlisi, savaştan ve yıkımdan önceki Suriye’yi görmek ve yaşamak, paha biçilmez bir nimetti. Elbette, o vakitler nasıl bir nasibe mazhar olduğumun farkında bile değildim.

Hayatımın en unutulmaz dönemlerinden birini geçirdiğim Suriye’den döndükten sonra, kendimi Suriye’yi ve Şam’ı anlatırken, yazarken ve kayda geçirirken buldum. Artık o dönemki “çocuk” halimle ve iptidaî bilgilerimle, ne kadar olabilirse. Önce küçük sohbetler, sonra dar katılımlı söyleşiler, dergilerde kaleme alınan hatıralar… Derken bir gün telefonum çaldı. Karşımdaki kişi, beni bir yayınevi adına arıyordu. “Taha Bey, siz Suriye’de yaşadıklarınızı kitap olarak........

© Yeni Şafak