menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Târihsel bir kırılmanın eşiğinde

128 1
24.03.2025

Son günlerde siyâseten hayli gerilimli günler yaşıyoruz. İklimi yokladığımızda görüyoruz ki ustura kıvamında duygusal, tepki yüklü düşünüşler ve söylemler havada uçuşuyor.

Düşünüş elbette duygusal başlar.

Yâni duyguların düşünceleri doğurduğunu kabûl ederim. Ama bu tespitle kalmanın bir mânâsı yoktur. Düşünmenin hakkını vermek gerekiyorsa belli bir aşamadan sonra

duygusal soğutucuları çalıştırmak

gerekir.

Duygusal tepkilerle düşünmenin üreteceği yegâne netice en kestirmeden yeni bir tepki üretmektir. Bu bir döngü en kısır hâliyle devâm eder ve kontrolden çıkabilir. Bu savrulmayı yaşamamak için çok katmanlı olmak kaydıyla bağlamlı düşünmekte ısrarcı olmak gerekir. Bunu da yapacak olan memleketin entelektüelleridir.

Çok katmanlı bağlam ifâdesinin altını çizmek isterim. Çünkü bağlam ıskalaması bir anda ortaya çıkmıyor. Tam aksine belli bir bağlamın abartısı olarak başlıyor. Abartılan,

yakın

ve

bağlamlardır. Eğer yakın ve iç bağlamları dünyâ bağlamından kopuk devam ettirecek olursak, bir müddet sonra aşınır ve elimizden çıkar. Doğrusu,

yakın ve uzak, iç ve dış bağlamları berâber dikkate almak zorundayız.

Bunu disipliner olarak anlatmak açıklayıcı olacaktır. Siyâset biliminden kopuk bir uluslararası siyâset değerlendirmesi ne kadar boşluklu olacaksa, uluslararası siyâset disiplininden kopuk bir iç siyâset değerlendirmesi de o derecede eksik kalacaktır. (Doğrusu, üniversitelerde tıpkı eski müfredatlarda olduğu üzere, ayrıştırılmış ve iki kürsü olarak yapılandırılmış olan bu iki disiplini birleştirmenin gerekli olduğunu düşünüyorum.) Dış dinamikler-iç dinamikler meselesinde birisinin diğerini belirlemesinden bahsetmiyorum. Her ikisinin karşılıklı etkileşimini esas alıyorum.

Dâhilî siyâset ile hâricî siyâset arasındaki etkileşimler, hâdiseler dikkate alındığında, sâdece Türkiye........

© Yeni Şafak