menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Daha Adil Bir Dünya ve Avrupa’nın Taşralaştırılması

16 7
17.03.2025

Hakikatte ABD, sistem dışı bir aktör olmaya mı karar verdi yoksa sistem karşıtlığına mı soyundu? Batı merkezli sistem ABD öncülüğünde kurulmuştu, dolayısıyla Amerikalıların bu sistemin temel kurumlarına muhalefet ettiğini düşünmek abesle iştigaldir. ABD, mevcut sistemi kendisi açısından ayak bağı olarak görmektedir. Amerikalılar özellikle küresel sistemin kurumlarını belirli bir fikirden, örneğin Batı medeniyeti eksenli ideolojik yaklaşımlardan hareketle eleştiriye tabi tutmuyor. ABD üniversitelerinde, basınında veya diğer entelektüel mahfillerinde belirli bir temelden hareketle muhalif bir söylem geliştirilerek küresel sistemin eleştirildiğini söylememiz mümkün değil. Böyle bir eleştiri olmadığı gibi her gün aksi yöndeki gelişmeler neredeyse bütün dünyayı şaşırtacak düzeylere ulaşıyor. Bu durum Avrupa ülkeleri için de geçerlidir. Ukrayna Savaşı başladıktan sonra Dostoyevski ve Tolstoy’un kitaplarına yasak koyan Avrupalıların, Batı merkezli sisteme muhalif bir söylemle karşı çıktıklarını söyleyemeyiz. Onlar da sistemin dışına çıkmayı tercih ediyor. Avrupalıların sistem dışına çıkışı özellikle Filistin ve Gazze meselesi yeniden gündeme geldiğinde çok daha şaşırtıcı bir hâl aldı.

Anglosakson merkezli Batı sistemi iki dünya savaşından sonra Sovyet karşıtlığı üzerine bina edilmişti. Doksanlarla birlikte İslam ve Müslümanlar karşıtlığın temel unsurları hâline geldi. Artık Doğu’yu tekrar Müslüman dünya temsil ediyordu. Her iki dönemde değişmeyen birçok kavram vardı. Demokrasi, insan hak ve hürriyetleri,........

© Yeni Şafak