Ne güzel İstanbul be!
Türkiye siyaset sahnesi, her geçen gün daha karmaşık, daha çelişkili ve daha kişiselleşmiş bir hal alıyor. Artık siyasi tartışmalar yalnızca ekonomi, dış politika veya sosyal adalet gibi büyük meseleler etrafında şekillenmiyor; bireyler, semboller, kişisel rekabetler ve algı yönetimi ön plana çıkıyor. Türkiye siyaseti, satranç tahtasında büyük stratejilerin oynandığı bir arenadan çok, bir reality show’un kaotik sezon finaline doğru gidiyor. Öyle anlar yaşanıyor gibi Hayrettin’in Kaos Show’unu ararken buluyorsunuz kendinizi. Gündemin esas sorunlarını bir kenara bırakıp, kişisel mücadelelerin gölgesinde kalan büyük meseleleri göz ardı eden bu siyasi atmosferde, Türkiye’nin en büyük şehri olan İstanbul, adeta bu karmaşanın bir metaforu haline geliyor.
MUHALEFETTE “DİPLOMA”Sİ SAVAŞLARI: ÖZEL’İN ORTAYA ÇIKIŞI
CHP içinde kartlar yeniden karılıyor ve bu oyun sadece iktidara karşı değil, bizzat parti içindeki dengeler üzerinde de oynanıyor.
Ekrem İmamoğlu’nun popülist çıkışları, Mansur Yavaş’ın ne olduğuna anlam veremediğimiz ama teknokrat olarak nitelendirdiğimiz duruşu ve Özgür Özel’in “denge” siyaseti arasında kıyasıya bir güç savaşı yaşanıyor.
Ancak bu savaşta en büyük riski alan, gücü tekelinde toplama hırsını her şeyini önüne geçiren, doğal olarak en çok yıpranma ihtimali bulunan figür Ekrem İmamoğlu gibi görünüyor. İmamoğlu, sahte diploma soruşturması, yargı süreçleri ve sürekli gündemde kalma çabasıyla muhalefet içindeki rakiplerinin hedefine de oturmuş görünüyor. CHP içinde birçok isim, İmamoğlu’nun aşırı kişiselleştirilmiş siyasetinin parti kurumsallığını tehlikeye attığını düşünüyor. Bunun en somut işareti, son dönemde CHP içinde bazı isimlerin İmamoğlu’nun söylemlerini kamuoyu önünde desteklememesi ya da mesafeli açıklamalar yapmasında yatıyor. Burada dikkatler Mansur Yavaş’a kesiliyor. Yavaş doğrudan İmamoğlu ile karşı karşıya gelmeden, anketlerde ondan daha önde görünerek parti içinde “güvenilir alternatif” rolünü........
© Yeni Şafak
