Sömürgeciliği kanıksatılmış yalanlarla meşrulaştırmak
ABD-İsraili’nin
Gazze’de
yaptığı soykırım,
Birleşmiş Milletler’in
ve onun Uluslararası Adalet Divanı vb. organlarının, sömürülenlere değil, sömür(g)enlere; müstaz‘aflara değil müstekbirlere; mağluplara değil galiplere, mülk sahiplerine değil, o mülkün işgalcilerine … hizmet maksadıyla kurulduğuna dair zaten baştan beri var olan tartışmaları ve bu minvaldeki entelektüel sorgulamaları hareketlendirdi.
Burada “entelektüel” vurgusunu yapmamın nedeni,
medyanın
kendi sektörel ve siyasal amaçları doğrultusunda muhataplarını bilgilendirmek için yaptığı habercilik, olayları sıcağı sıcağına değerlendirme, yeni algılar oluşturarak yığınları yönlendirme… vb. gündelik yani etkisi geldiği hızla hemen geçen gösterilerin uzağında durarak kadim, geleneksel ve modern düşünce merkezinde yapılmış ve yapılmakta olan bir zihni çabanın gerekliliğine işaret etmek içindir.
Bu ayrımla söylemek istediğim ilk şey ise, Modernizmin 19. yüzyılın başında tedavüle koyduğu Uluslararası / Uluslaraşırı / Dış… Politika esaslı Uluslararası Hukuk, İnsan Hakları, adalet, özgürlük, özerklik, evrenselcilik, küreselcilik… vb. kavramların Gazze Sokırımı’nda ne denli içeriksizleştikleri, uçucu bir hale geliverdikleri ama buna rağmen söz konusu terimlerin, kelimelerin sömürgeciler tarafından Modernizmin kutsal kaseleri olarak hâlâ bir masal tekerlemesi gibi ciddiyet tonuyla ve bilimsel gerçeklik numarasıyla tekrarlanabildiğidir.
Modernizmin hakikat kılıklı bu büyük yalanlarının, Dış Politika temalı olarak gündelik olayları anlatma, değerlendirme tahtında yazılmasına elbette hiçbir itirazımız olamaz,........
© Yeni Şafak
