‘Asya majör’…
Ankara tarafından resmen zikredilmese de Türkiye’nin BRİCS’e üyelik için başvurduğunun anlaşılmasının ardından, Doğu ve Batı ile ilişkilerimizin anatomisi üzerine hem yüzeysel hem baştan bağımlı tartışmalar yeniden başladı…
Ekim ayı sonunda Rusya-Kazan’da yapılacak 2024 zirvesinde Türkiye’nin üyeliği üzerine nasıl bir gündemin gelişeceği de netleşmiş değil…
Cumhurbaşkanı’nın da katılacağı bu toplantı öncesinde ve dönem başkanı Rusya’nın organizasyonunda bir çok ön görüşme/hazırlık toplantısı çeşitli düzeylerde yapılıyor. Rus Dışişleri’ne bakarsanız, ‘bu zirve küresel çapta sansasyon yaratacak’…Tarih yaklaştıkça, Türkiye’de de BRICS, Doğu-Batı tartışmalarının yeniden yükseleceğini varsayabiliriz. Şimdiden, 90’lı yıllardan miras kimi kalemlerin çaresizlikle vahlanma karışımı itirazlarını okumaya başladık…
Kendilerine göre şerhleri var ve bunları da zar-zor bulup buluşturdukları anlaşılıyor…
Ama özü şudur; ‘AB’den nasıl olur da koparız’, ‘NATO üyesi değil miyiz’, ‘Batı’ya yürümüyor muyduk’…
Doğrusu, Batı bize yürüyordu…
Çıplak gerçek bu.
***
Ancak itiraz noktaları ne olursa olsun, muhalifler bir yana hükümet bile aksini söylese, Türkiye-BRICS-ŞİÖ-Doğu ilişkileri küresel bağlamdan bağımsız ele alınamaz!Bu yüzden, kim hangi ‘istemezük’ maddesini ileri sürerse sürsün, önce bu ‘şartı’ aklımıza getirmemiz gerekiyor…
İkinci ‘şart’ ise; bin kere anlattık/yazdık, Türkiye Batı’yı silmiyor, ilişkilerinde mesafe ayarlıyor. Doğal olarak Doğu’yla arasını kapatıyor. Bu “ara”nın Batı’yla da eşit, saygın, adil ölçüler getirmesine çalışıyor. Özünde, ‘bağımsızlık’ düzenlemeleridir. Bu ani ya da hızlı olamaz. İlk şartın dinamiklerine uygun yapılmalıdır…Bunlara bakarak en haklı ‘görünen’ savunularından örnekleyelim; “Çin-Türkiye ticari ilişkilerinde bizim aleyhimize çok açık var. AB ile yok.”
Doğru mu? Doğru. Ne yapıyoruz; cevap vermeden önce........
© Yeni Şafak
visit website