menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kıssa ile rüya

48 0
04.06.2025

İlk kitaplarım yetmişli yılların başında yayımlandı. Yazdıklarım genç bir yazarın başarılı lâkin alışılmış ürünleriydi.

Hikâye konusunda biçim ve muhteva için

esaslı bir yol bulmalıydım

. Bir süre yazmadım ve bu yolu aradım.

Ben rahmetli Nurettin Topçu’nun “Hareket” dergisi çevresinde yetiştim. Bu çevre yönünü Batı’dan ziyade “bu topraklar”a çevirmişti.

Bu sebeple geleneğe ilgi duydum, eski edebiyat ve sanatımıza baktım. Edebiyat, musiki, mimarî, hat ve tezhib. Bunların hepsi sanatın sembolik dilini kullanıyor ve dilin temeli Kur’an-ı Kerim’e dayanıyordu.

“Tasavvuf” sembollere yer verdiği için sanat dilinin beşiği gibiydi. Edebiyatta ister manzum ister mensur olsun eserlerin dayanağı birer “kıssa” idi.

Kıssaların menşeinde ise Kur’an-ı Kerim vardı.

Hz. Âdem’den itibaren Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve başkaları.

İçlerinde en güzeli “ahsen-i kasas” olan Hz. Yusuf kıssası idi.

Hikâye kabaca Kuyu-Züleyha-Zindan-Rüya-İktidar-Hesaplaşma gibi parçalardan oluşuyor ve hepsi birleşince ortaya Hz. Yusuf’un macerası çıkıyordu.

Bir nevi kesretten vahdete ulaşmanın ifadesi.

Bu yolu benimseyerek günümüzün dili ile yazmaya başladım.

Yazdıklarım için yorum yapanlar geleneği yenilediğimi söylediler.

Merhum Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsiri yolumu aydınlatmıştı. Orada Yusuf sûresi anlatılırken

“Kıssa ve Rüya”

üzerinde durulduğunu gördüm.

Önemine binaen bu bölümleri naklediyorum (Rüya kısmı bayağı uzundur):


“Kıssa esasen izi sürülmeye değer hâl ve durum mânâsınadır. İşte bundan dolayı şehnameler gibi kaleme alınan, dillerde dolaşan destan ve hikayelere de........

© Yeni Şafak