menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Cadılar Bayramınız kutlu olsun!

19 0
14.11.2025

Son iki yazımızda, Batı’nın Doğu üzerindeki kültürel sömürgeciliğinden bahsetmiştik. Ne acı bir tevafuktur ki geçen hafta Konya ve Urfa gibi muhafazakârlığıyla maruf olan şehirler dahil olmak üzere ülkemizde Cadılar Bayramı ilk defa bu kadar yaygın bir şekilde kutlandı(!) Yüzyıllar boyunca İslâm’ın bayraktarlığını yapmış, dört asır hilafet sancağını taşımış, Türklüğünden aldığı yiğitlik ve cesareti, İslâm’dan aldığı iman ve irfanla yoğurarak şanlı bir medeniyet kurmuş olan Müslüman Türk’ün evlatları Cadılar Bayramı’nı kutlamaya (!) başladılar. Müslüman Türk’ün şerefli mazisini bilen insanların bu manzara karşısında kahrolmaması mümkün değil. (Burada “Türk” kelimesini ırkî değil kültürel aidiyeti ifade eden bir anlamda kullandığımızı belirtelim.) Ancak ülkemizin Tanzimat ile başlayan ve Cumhuriyet ile hızlanan Batılılaşma uğrunda geçirdiği dönüşümü, bir başka ifadeyle maddî terakkî uğrunda yaşadığı manevî tedennîyi, maddeyi elde etmek için manayı feda etme sürecini takip edenler açısından, Cadılar Bayramı’nı kutlama evresine gelişimiz hiç de sürpriz değildir.

Meseleyi dinî açıdan ele almayacağız. Zira o hususta söylenecek söz bellidir. Üzerinde duracağımız sual şudur: Ne oldu da bir zamanlar İslâm için yüreği çarpan, peygamberinin adı anıldığında iman ve muhabbetle kendinden geçen ataların torunları kendi mazileriyle, kültürleriyle hiç alakası olmayan tamamen Batı’ya ait oldukça tuhaf bir kutlamayı benimser hâle geldi? Ne oldu da bu milletin evlatları, nebilere ve velilere özenmeyi bırakıp cadılara özenir oldular? (Mesela Sultan Reşad devrinde Süleymaniye Camii’ndeki bir mevlid merasiminde insanların aşkla cezbeye gelip kendilerinden geçmelerine dair etkileyici bir manzaranın tasviri için bk. Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar, IV/90-93.) Bu sualin cevabı sadedinde şu üç noktaya dikkat çekmek isteriz:

1.

Sömürgecilik, Batı’nın en önemli özelliklerindendir. Uzun bir süre Amerika, Hindistan ve Afrika’yı bilfiil işgal ederek sömüren Batı, fiilî işgalin zor olduğunu görünce onu bırakıp ekonomik ve kültürel sömürgecilik evresine geçmiştir. Yaklaşık iki asırdır tüm dünya Batı’nın kültürel sömürgeciliğinin etkisi altındadır. Özellikle de küreselleşme sonucunda son otuz yılda tüm kültürler üzerinde Batı kültürünün (özellikle Amerikan kültürünün) istilası, işgali ve tabir-i caizse soykırımı vardır. Doğu kültürleri, asimetrik bir şekilde soykırıma tabi tutulmaktadır. Artık herkes bir Batılı gibi giyinmekte, bir Batılı gibi yemekte, bir Batılı gibi konuşmaktadır. Görgü kurallarını (kuralsızlıklarını demek daha doğru belki de) Batı belirlemekte; dinin, Tanrı’nın, kutsalın hayatımızda ne kadar olması gerektiğinin sınırları Batı tarafından çizilmektedir. Sözün özü, Batı tüm dünyayı kendisine benzetmekte, bunun sonucunda da Doğu’da ciddi bir kimlik bunalımı yaşanmaktadır.

“Meselenin kültürel sömürgecilikle ne alakası var? Bu gençler yalnızca eğleniyorlar!” diyenlere şunları sormak gerekir: Herhangi bir şenlik, kutlama ve bayram,........

© Yeni Şafak