Adalet gereği yazılmış bir yazı
Türkiye’nin Paris Olimpiyatları’nda yaşadığı kıyafet krizi ve sportif başarısızlık üzerinden Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’a yönelttiğim eleştirilerin ardından çok sevdiğim bir arkadaşım, “sen hep eleştiri işiyle mi iştigal edeceksin abi?” diye sordu. Ben de yaptığım işin doğasının bu olduğunu, “yolunda gitmeyenin tespitinin ve tahlilinin yapılması”nın benim açımdan çok önemli olduğunu anlattım. Hak verdi bana ama şunu da söyledi: “Valla bilmiyorum abi, bence arada bir yolunda giden şeyleri de kaleme al. Teşvik olur güzel işlere. Misal Gençlik Spor Bakanlığı’nın yaptığı güzel bir işi yazsan ve böylelikle Bakan Osman Aşkın Bak ile de kişisel bir derdin olmadığı anlaşılsa güzel olmaz mı?”
İşin burasında küçücük bir paranteze ihtiyacım var. Tanımadığım, dahası zihnim beni yanıltmıyorsa tanışmadığım Bakan Osman Aşkın Bak ile nasıl ve ne gibi bir kişisel problemim olabilir? Ayrıca neden olsun? Böyle mi anlaşılıyor acaba artık Türkiye’de bu işler? Efkan Ala ya da Nihat Zeybekçi ile ilgili yazdığımda da (ki ikisini de tanımam, ikisiyle de tanışmıyorum) “kişisel” mi zannedildi acaba mesele? Halbuki birini “müdahillerinden biri olduğu yerel seçim sürecinde alınan net mağlubiyet”, diğerini de “soykırım devam ederken Türkiye’nin İsrail ile ticaretinin devam etmesini savunması” üzerinden eleştirmiştim. Ve iki mesele de bence hiç kişisel değildi. Kapattım parantezi.
Bahsi geçen arkadaşım bana Gençlik Spor Bakanlığı Gençlik Hizmetleri Müdürlüğü’nün yaptığı ve olağanüstü parlak bulduğum bir gençlik kampının bilgilerini attı birkaç gün önce. “Beğendiysen yaz abi mesela bunu” diyerek. “Beğenirsem........
© Yeni Şafak
visit website