Sığ zihinlerle nereye kadar?
İnsanların sanal ekranlarda adeta birbirlerinin kafasını gözünü yararak tartıştığı konulara bakın; bağıra bağıra söyledikleri ve tereddütsüzce fikir kabul ettikleri şeylerin birkaç sığ slogandan ibaret olduğunu göreceksiniz. Bağıra bağıra yapılan tartışmaların pek azında fikrin esamisi okunur; çoğu boş lafazanlıktan ibarettir, tartışanlar sözlerinin dikkate alınması için yüksek sesle söylenmesinin gerektiğini bilir. Sağlam fikir ve kanaatlerin bu kadar gürültü koparması gerekmez; aklım selim sahibi herkes sağlam fikirle kuru gürültüyü birbirinden ayırmayı bilir. Ve fakat sayıları çok değildir böylelerinin; ekseriyet, kendisi de kısa yollardan gitmeyi bir şey sandığı için kuru gürültünün peşinden gider. Bir toplum için fevkalade tehlikeli bir şey varsa, o şey; kuru gürültünün aklı selimi, boş lafazanlıkların sağlam fikirleri, kayıkçı kavgalarının derin muhakemeleri, ucuzluğun bedeli ödenmiş, çilesi çekilmiş fikriyatı örter, perdeler, görünmez ve işitilmez hale getirmesidir.
Nezihe Meriç ‘Zor Yokuşu’ kitabında günümüzün en başat ve maalesef en geçerli karakterlerinden birinin zihinsel röntgenini çekmiş: “Yaşamı olduğu gibi alır. İncelemez. Düşünmez, yeniden, kendinden bir şey katarak üretmez. Ne öğrenmişse onunla yetinir. Günlük hayatını yaşar. Derinlik........
© Yeni Şafak
