Çözülmeden kalan…
Ne kadar bilirsek, bilemediklerimiz daha da çoğalıyor. Ne kadar işitirsek, işitemediklerimiz daha fazla artıyor. Ne kadar görürsek, göremediklerimiz fazlalaşıyor. Nereden yol açsak kendimize, sanki hayatımız oradan düğümleniyor. Bilmeceler bulmacaları karmaşıklaştırıyor. Çünkü biz aramak denen şeyi çok yanlış biliyoruz. Neyi istersek bizim olacağını sanıyoruz. Çözümünü bildiğimiz üç beş kırık formülün hakikatin denklemini kolayca çözeceğini sanıyoruz. Hiç öyle olmuyor; her varış noktasından yeni yollar çıkıyor, her anlam karnından yeni anlamlar doğuruyor. Her hasat bir başka ekimin tohumu oluyor.
Mecalimizin yetmeyeceğini bilmeliyiz bu yolculuğun, bu arayışın sonuna ulaşmaya. Bizim işimiz yürümek, gidebildiğimiz yere kadar! Yol boyu hayattan alacağımız her şeyi alıp heybemize atmalıyız. Neyin çok mühim, neyin ehemmiyetsiz olduğunu söyleyenlere kulak asmadan. Ne toplasak kâr, ne edinsek sır değilse de sırlardan bir cüz. Ki bu az bir şey değildir, kendinin daha fazlası kılar her arayanı.
Bilge yönetmen Tarkovski’nin ‘Nosthalgia’sından yaşarken neyi eksik yaptığımıza dair cana can katan ifadeler: “Çağımızın gerçek hastalığı artık büyük ustaların olmayışıdır. Kalplerimize giden yollar gölgelerle kaplanmış... Yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz; meşgul........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d