Filo Günlükleri 23: Takım elbise ile kirli tişört arasında
Sabah, güvertenin ıslak ahşabına basarken bu yolculuğun on ikinci gününde artık denizin bir parçası olmaya başladığımı hissettim. Açık denizde beşinci günümüz; Filo olağan seyrinde ilerliyor. Siz bu satırları okurken Girit açıklarında ve Gazze rotasının üçte birlik kısmını tamamlamamış olacağız.
Geceye doğru rüzgârın etkisiyle deniz yine biraz dalgalandı. Teknemiz sarsılsa da artık alıştığımızı bir kez daha test etmiş oldum. İntibak ettim evet. Sağlık sorunu olan arkadaşlarımız da iyileşiyor. Doktorumuz Prof. Dr. Haşmet Yazıcı zamanında müdahalelerle bizleri dinç tutuyor.
Sabahları, hareket alanlarımız kısıtlı olduğu için oturduğum yerde vücudumu esnetmeye çalışıyorum. Efor sarf etmesem de iyi geliyor. Gözlemlediğim hemen herkeste belli bir kilo kaybı olmuş. Çok normal. Burada beslenme sorunumuz yok ve insanların açlıktan hayatını kaybettiği Gazze’ye doğru ilerlerken böyle bir önceliğimiz de olamaz. Dinç kalabilecek ölçüde kuru gıdalar tüketiyoruz. Aç değiliz, açıkta da değiliz. Şunu da eklemeliyim: Tekne üzerinde olduğumuz 12 gündür ne ayakkabı ne terlik ne de çorap giydik. Deniz üzerindeki ilk gün fark ettim; güverte ıslak da olsa kuru da olsa yalınayak olmak bu yolculuğu hayli kolaylaştıran bir gereksinimmiş. İşte o an anladım ki, bazı imkansızlıklar bizleri daha da güçlendiriyor. Şükretmek ve saatlerce tefekkür etmek ve dünya nimetlerine düşkünlüğümüzü gözden geçirmek için bir terbiye sürecinden geçiyoruz aslında. Haşmet Hoca ile içimizdeki sessiz fırtınalar üzerine konuşuyoruz sık sık ve kendimize önemli dersler çıkarıyoruz. Gazze, yolundayken bizleri yeniden kodluyor adeta.
Bu yeniden kodlanmanın ne anlama geldiğini, dün sabah daha iyi anladım. Sonsuzluk denizini seyre daldım uzun uzun. Sonra bir komutla tekneye geri döndüm. İkinci kaptanımız, rüzgârın yönü değiştiği için yelkenlerin açısını ayarlama ve germe yapmasına yardım etmemi istedi. Günlerdir gemicilerin her hareketini dikkatle takip ediyorum. Tam olarak görerek öğrenmek diyemeyiz ama nasıl yaptıklarını biliyorum. Yardımcı kaptan elime kalın halatı verdi ve yavaş yavaş salmamı istedi. O da tam karşıdaki makaraya sardığı halatla yelkeni germeye başladı. Ciddi kol gücü gerekiyormuş. Sadece beş dakika sürse de yorulduğumu hissettim. Bu tekneyi ileri taşıyan rüzgârın gücünü kontrol altında tutmak, tıpkı Gazze'ye özgürlük getirme davamız gibi hem sabır hem de güç gerektiriyor. Halat ellerimi acıtırken, aklıma Gazze'de direnenlerin, geride kalan insanlığa karşı nasır tutmuş kalpleri geldi.
Halatın avucumda bıraktığı izle ve denizin yüzüme savurduğu tuzuyla güvertede soluklanırken, modern dünyanın en........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d