menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir sarsıcı hikâye: Robotsu insan ve domates tezgâhı

50 3
25.08.2024

Yüzüme bakmıyor, kafasını bile kaldırmıyordu. Üçüncü kez ve sesimi yükselterek sordum:

- Kardeş! Domatesin kilosu kaç para?

Oralı olmadı yine. Yan tezgâhtaki mısırcı, “Bizimki robota bağlamış abi” deyince, sesine aşina olduğundan olsa gerek kafasını kaldırmadan eliyle fiyat etiketinin olduğu yeri işaret ederek mırıldandı: “Yazıyor orada!”

“Salatalık 30 lira” yazan kartona tablaya bir kez daha baktım. Sadece biraz biber, iki kasa da domates vardı. Bir de seçerken kenara itilen çoruşmuş* birkaç salatalık.

Dönüp, bana lütfedemediği yüzüne dikkat kesildim. Zayıf, uzun, hafif sakallıydı. Direk gibi dikilmiş, bir ayağını tablanın ayağına dayamıştı. Kıpırdamıyor, sadece gözleri hareket ediyordu. Aşağıdan yukarıya, sonra yeniden aşağıya...

Normalde o alışverişi yapmaz, ağzımı bile açmadan döner giderdim. Öyle de olması gerekirdi. Eşim hareketlenmişti bile ancak elimle durdurdum. Eğer satın almayı başarabilirsem iki kilo domates karşılığında gözlem yapacak, belki de yazı yazacaktım.

Ve madem yazıyorum, o zaman biraz başa saralım…

Fatih’te kurulan, dünyaca ünlü Çarşamba Pazarı’na gitmeyeli yıllar olmuştu. Bilen bilir, ucu bucağı yoktur. Onlarca cadde ve sokağı kaplar. Çarşamba günleri Fatih’te işi olanlar planlarını pazarın yoğunluğuna göre yaparlar. Fatih’in Çarşamba semti mi pazara adını vermiştir yoksa çarşamba günleri kurulduğu için semtin adı mı olmuştur bilmiyorum. Rivayetler çeşitli.

Geçen çarşamba mesai çıkışı koştur koştur yetiştik. Gediklilerinin ‘Duvar Dibi’ dediği çay ocaklarının bulunduğu ara sokaktan dalıp, Fatih Camii’ni alttan dolanarak adımlamaya başladık pazarı. Bir tezgâhtan sebze, biraz da meyve alacaktık lakin yanlış yerden girmişiz. Geride bıraktığımız tüm sokaklarda kıyafet ve ev tekstil ürünlerinin satıldığı sergiler kurulmuştu.

Elbiseleri, perdeleri, yatak örtülerini ve havluları mağaza vitrini yapar gibi dizmişlerdi iplere. Arada bir yerde, mesela yolun tam ortasında görmeye alıştığımız limon kasaları dahi yoktu. Demek ki pazarın........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play