menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

"Ölenler göreve çağırıyorlar!"

19 0
16.06.2025

Bugünlerde İkinci Dünya Savaşı sonrası ile Soğuk Savaş’ı, nükleer silahlanma yarışını anlatan çok sayıda belgesel yayınlandı. Anlaşılan o ki yeni bir karanlık çağ ve soğuk savaş eşiğinde eskisini “iyice bilin” diyorlar. Turning Point, Soğuk Savaş ve Vietnam belgeselleri, neredeyse 100 milyonu geçen ölü sayısı ile 20. yüzyıla dair bir günah çıkarma yapıyor. Görülen o ki yüz binlerce, milyonlarca insanın ölümüne neden olan savaşlar, bazen komünizm, bazen kitle imha silahı yalanı, bazen çılgın bir iki adamın kuruntuları, bazen de “oldu bir kere, geri dönüş itibar zedeler, devam edelim” anlayışıyla yıllarca sürdürülmüş. Çoğu zaman bir hiç uğruna yıllarca devam etmiş. Vietnam savaşının delillerinin sahte olduğunun yıllar sonra itiraf edilmesi, Amerikan kamuoyunun pr şirketleriyle Vietnam’da savaşı kazanıyoruz diye kandırılması, Vietnamlıların evlerinin ve köylülerin bu pr için Zippo çakmaklarla yakılması gibi pek çok detay! Vietnam’da insanların, köylerin, çocukların, kadınların pisi pisine, bir seraba, korku uğruna napalm bombalarıyla yakılması. Berlin duvarının yaşattığı acıları, Afganistan, Irak, Suriye, İran, Mısır darbeleri ve şimdi yeniden İran’ın vurulması…

Tüm bu ülkelerin işgal veya devrim veya iç savaş hikâyelerinde bugün artık geçerliliğini yitirmiş, anlamını kaybetmiş ya da yalan bir sebep yer alıyor. Gulag Takım Adaları ve Kanser Koğuşu yazarı Alexandre Soljenitsin’in şu sözü belleğime kazındı. Kanser hastalığının ameliyatı mümkün değilken “midesi elli beş kez ışın seansına tabi tutuluyor ve bir mucize gerçekleşiyor, iyileşiyor! Yakınları, tutkunun gücü diyorlar. “Saşa, görevini yerine getirmek için yaşadı.” Görevi? Görevi, ölülerin sesini duyurmak.”

Soljenitsin’in hikâyesini Alev Alatlı’nın Radikal Kitap ekinde 2008 yılında yazdığı bir makaleden özetlemek istiyorum.

YAŞAM NEDENİ EDEBİYAT!

Akıl hastanelerinde can veren komünizm karşıtlarının hikâyelerini yazan Soljenitsin 1918 doğumlu. Moskova’da edebiyat okumak, yazar olmak arzusunda iken Rostov Üniversitesi’nin Matematik-Fizik bölümüne kaydolmak zorunda kalıyor. Bir yandan okuyor, bir yandan da öyküler yazıyor. Öte yandan, Matematik/Fizik Fakültesi hayatını kurtarıyor. Sekiz yıllık mahkûmiyetini eğitimli mahkûmlar için özel cezaevi olan “Şaraşka”da geçiriyor.........

© Yeni Şafak